Büyük zekâmız
Önce kafesi, zinciri, zulmü icat etti
İyilik , güzellik ve doğruluk adına
Hiçbir şey kalmadı inandığımız
Aradan bin yıllar geçip
Atom parçalanıncaya kadar
Zaten paramparça olmuştu insanlığımız
'Önceki gece eski fotoğrafları, mektupları, kuruttuğum çiçekleri yaktım. Biriktirmeyi de sevmiyordum artık. Bir daha yan yana olamayacağın insanlar ile aynı fotoğraf karesinde yıllarca kalabilecek olmak pek de sevimli değildi benim için artık.' -- Manuş
saydam bir gölün içindesin üzerin yarı çıplak. kıyıdan izliyorum seni. bana bir şeyler anlatıyorsun . seni duyuyorum ama kelimeleri seçemiyorum. zaman yavaşlamış, sen ağırlaşmışsın sanki. dudaklarını okumaya çalışıyorum. ah o gülen gözlerin, alnına düşen ıslak saçların, adımla aralanan dudakların.. sevgilim, sarhoşum ben.
Her şeyi dışarıdan bekliyorsunuz, bir adam çıksın sizi kurtarsın istiyorsunuz, gökten mi inecek bu adamlar, sizin içinizden çıkacak. Artık şu adam bu adam değil, sınıf olarak mücadeleye girmek zamanıdır. Sen kendini düşün, kendini ele al. Sen Ankara'da bir çöpçüsün ama tek değilsin, binlercesiniz, şehri sizler temizliyorsunuz pisliğinden, kirinden. Bir gün, tek bir gün çalışmazsanız ne olur?
"Olur mu? Sokaklar pislikten kokar canını yediğim."
"Koksun! Senin açlıktan nefesin kokuyor, kimsenin umurunda mı? Biraz da şehir koksun bakalım."
İnsanı ve insanlığı anlamak için farklı bakış açıları kazanmak gerekiyor. Ve ben bu kitapta bilmediğim bir manzarayı seyre daldım. Bu topraklarda yaşayan her insanın okuması gereken bir kitap.