Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
320 syf.
3/10 puan verdi
Almanya'nın Nazi geçmişini 2 yazarın kaleminden analatan güçlü eleştirileriyle bize o dönemin çelişkileri ve farklı inanışlarını Dedektif Sellb'in ağzından anlatan bu kitap okuduğum ilk polisiye kitap. O zamanlar bana bunca insan bu polisiye kitaplarda ne buluyor demem ve uzun bir süre hiç polisiye roman okumamama neden olan bu kitaptır. Tabi bu Tess Gerritsen,Dan Brown,Adam Fawer ve tabiki J.C Grange'yi tanımadan çok daha önceydi... Alman tarihi ve Nazileri merak ediyorsanız okuyabileceğiniz bir kitap.
Selb'in Yargısı
Selb'in YargısıBernhard Schlink · Can Yayınları · 200510 okunma
Birbirimizin karşısında çırılçıplak duruyorduk, ama üniformasıyla bile bundan daha soğuk olamazdı karşımda.
Reklam
Çocukluk ve gençlikteki hastalık dönemleri nasıl da büyülü zamanlardır! Dış dünya, avludaki, bahçedeki ya da sokaktaki boş zamanların dünyası hastanın odasına ancak uzak bir uğultu olarak girer. İçeride, hastanın okuduğu öykülerin ve kişilerin dünyası gemi azıya alır. Algıyı zayıflatan, ama hayal gücünü bileyen ateş, hastanın odasını yeni, hem tanıdık hem de yabancı bir mekâna dönüştürür; perdenin desenlerinde canavarlar, duvar kağıtlarında yüzler belirir ve iskemleler, masalar, raflar ve dolap devleşip dağlara, binalara ya da gemilere dönüşürler; hem tutulabilecek kadar yakında hem de çok uzaktadırlar. Uzun gece saatlerinde kilise kulesindeki saatin vuruşları eşlik eder hastaya, arada bir geçen arabaların homurtusu ve duvarları, tavanı yoklayan farlarının yansıması. O saatlerde uyunmaz, ama uykusuz saatler değildir bunlar, bir yoksunluğun değil, bir bereketin saatleridir. Özlemler, anılar, korkular ve zevkler, hastanın yolunu yitirdiği, bulduğu ve yeniden yitirdiği labirentler kurar. Bunlar, iyi ya da kötü, her şeyin mümkün olduğu saatlerdir.
Bu yolun, başka yerleşim yerlerinden geçerek Schwetzingen'de son bulacağını biliyordum. Ama kendimi dışlanmış hissediyordum; insanların yaşadıkları, çalıştıkları ve seviştikleri normal dünyadan dışlanmış. Sanki o boş vagonda hedefi ve sonu olmayan lanetlenmiş bir yolcu gibiydim.
Ama kendimi nasıl kandırmaya çalışırsam çalışayım, hayatımdaki önemli şeyleri dostlarıma anlatırken Hanna'yı suskunlukla geçiştirdikçe, ona ihanet ettiğimi biliyordum.
Söylediklerinizin hakikati yaptıklarınız olduğuna göre konuşmanın ne gereği var?
Reklam
Diğerinin muradı olmayı başaramamışsa insan neden istesin ki onun eski ilişkilerini dinlemeyi?
Yüzündeki beklentiyi gördüm; beni tanıdığında, o yüzün sevinçle parladığını gördüm; ona yaklaştığımda, yüzümü yoklayan gözlerini gördüm; gözlerindeki arayan, soran, giderek güvenini yitiren ve kırılan bakışı gördüm ve yüzünün karardığını gördüm.
Ne ki, kaçış yalnızca bir uzaklaşma değil, bir varıştır aynı zamanda.
192 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
12 günde okudu
Okuyucu'nun yıllar önce filmini izlemiştim. Ve kitabı bir gün rafta görünce direk film aklıma geldi. Yoksa o filmi, bu kitaptan mı uyarlamışlar diye atladım kitaba. Ve evet o filmi, bu kitaptan uyarlamışlar. Aslında kitabı görünce filmin aklıma gelmesi çok tuhaftı. Çünkü güzel bir film izlediğim dışında hiçbir şey hatırlamıyorum filmle ilgili. İşte bu şekilde yetersiz hafızama güvenerek aldım bu kitabı. Kitabın zamanı İkinci Dünya Savaşı sonrası yıllar ve yer Almanya. Anlatımı ise iki ana karakterden biri olan Michael Berg karakterinin bakış açısından yapılıyor. Michael Berg 14 yaşındadır ve bir hastalık geçirir. Kendisine bir gün, bir şekilde yardım eden, 36 yaşındaki Hanna Schmitz'le aralarında farklı bir ilişki oluşur. Artık Michael düzenli olarak Hanna'ya gitmektedir ve ona kitaplar okumaktadır... Michael'ın hayatının atlaya atlaya anlatılan, otuz yıllık bir dönemini okuyoruz. Ve bu otuz yıl içinde Hanna ile olan ilişkilerini anlatırken, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Almanya'da nazi kamplarında görev alan Alman'ların yargılanma süreci de ortaya dökülüyor. Kitabı gerçekten çok sevdim. Çok akıcı bir dili var. Betimlemeler, duygusal ve psikolojik tahliller çok iyiydi. Zaten uzun zamanda okumamın çok zaman ayıramamak dışındaki bir diğer sebebi ise aynı bölümleri -çok hoşuma gittikleri için- tekrar tekrar okumak. Aslında zaten kısa olan kitap, üç bölüme ayrılmış ve bölümler de 3-5 sayfalık bölümlere ayrılmış ki bu okumayı çok kolaylaştırıyor. Zaman ayırırsanız çok kısa sürede okuyabileceğiniz bir kitap Okuyucu. Okumalısınız diyor ve de keyifli okumalar diliyorum.
Okuyucu
OkuyucuBernhard Schlink · İletişim Yayıncılık · 20143,216 okunma
Reklam
… bir daha yitirmekten acı duyacak kadar sevmeyecektim hiç kimseyi…
Bu hüzün, hüzün dediğimiz şeyin ta kendisi midir yoksa? Anılardaki mutluluk bir durumdan değil, gerçekleşmemiş bir vaadden kaynaklandığı için, geçmişe bakarken güzel anılarımızın dağıldığını görüp de kapıldığımız hüzün müdür bu?
Beni zaten kimsenin anlamadığını, kim olduğumu ve beni şunu ya da bunu yapmaya iten şeyin ne olduğunu kimsenin bilmediğini hissederdim hep. Ve biliyor musun, eğer seni anlamıyorlarsa, senden hesap da soramazlar.
… kendimi dışlanmış hissediyordum; insanların yaşadıkları, çalıştıkları ve seviştikleri normal dünyadan dışlanmış. Sanki o boş vagonda hedefi ve sonu olmayan lanetlenmiş bir yolcu gibiydim.
Düşün ki, bir insan bilerek felakete sürüklüyor kendisini ve sen onu kurtarabilirsin- kurtarır mıydın? Öyle bir ameliyat düşün ki, hasta narkozla bağdaşmayacak uyuşturucular kullanıyor, ama uyuşturucu kullanmaktan utandığı için, bunu anestezi uzmanına söylemiyor - onun yerine sen konuşur muydun anestezi uzmanıyla? Bir mahkeme düşün ki, sanık solak olduğunu ve bu yüzden sağ elle işlenen cinayeti kendisinin işlemiş olamayacağını açıklamadığı takdirde mahkum olacak, ama solak olmaktan utandığı için bunu yapmıyor - durumu sen açıklar mıydın hakime? Sanığın eşcinsel olduğunu ve suçun bir eşcinsel tarafından işlenmiş olamayacağını düşün, ama sanık eşcinsel olmaktan utanıyor. Sorun solak ya da eşcinsel olmanın utanılacak bir şey olup olmadığı değil - yalnızca sanığın utandığını düşün.
Sayfa 120 - İletişim 2016 basımKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.