Sen yoktun
Terkedilmiş bir İstanbul vardı. Yaslanmış gökyüzünün umarsızlığına, Eylül rüzgârlarıyla sararan
Bayram kartpostallarına benzeyen. Sen yoktun Tüm dünyayı değiştirebilirdim, Oysa aynalarda eskiyor yüzüm. Ne yana baksam bir anı, Meğer İstanbul ne çok benziyormuş sana…. Sen yoktun, Omuzlarımda paramparça bir yürek, Göğüs kafesimde karmakarışık bir kafa, Kıvranarak olayların burgacında, Gezinirim sensizlikle, deliliğin sınırlarında. Sen yoktun, Kanayan bir İstanbul vardı, Yeryüzü ıssızlığında….
Ağzının, güzel dudaklarının kenarında bir gülümse yaratmak için, ne uzun yollardan geçiyorsun. Kendinden veriyorsun ve durmadan eksiliyorsun. Oysa bazı insanlar, oldukları gibi kalarak, elde ederler istediklerini. Ben, kanımı damla damla süzerek veriyorum. “Beni bu yarım adamlardan kurtarmayacak mısın?” diye sızlandı Bilge. Senin için her şeyi yaparım: Gecekonduyu ve dul kadını ve albayı ve oyunları, hepsini silerim bir kalemde. Kadınlarla bile yola çıkarım. Öfkelerimi unuturum. Yaşantımın size iyi gelmeyen yanlarını kendime saklarım. Çünkü sizi seviyorum Bilge.