"Sorun hiçbir zaman problemler değildir, yaşam yolculuğunda problemler her zaman olacaktır; asıl sorun, zihnin oyununa gelerek problemlerle özdeşleşmemiz, onlara bir mıknatıs gibi yapışmamızdır."
Toplumu izliyorum. Toplum senin özgür kalmanı istemez, kendi başına akmanı istemez, toplum uyum ister ve onların uyumdan kastı senin kendilerine benzemendir.
Dışarıda gördüğün gökyüzü aydınlık olabilir, fakat senin içindeki gökyüzü karanlık ise dışarıda olan bitenin hissiyatı sana hiçbir şey katmayacaktır. Ve sen içsel odaların karanlık olduğu için ıstırap çekmektesindir. Kendini dibe vuruyor hissi tüm hücrelerine yayılmıştır ve bu duygular içinde bir psikanaliste gidersin.
Senin iç dünyan gerçek evindir, orası varlığın merkezindir. Eğer içsel derinliğindeki evinin odaları karanlık ise, ikamet ettiğin evinin aydınlık olmasının hiçbir anlamı yoktur.
“İnsanlar isyanda, hayat çoğu için yaşarken bitmiş durumda; çünkü hep başkalarının hayatını yaşamaktalar. Bu hayat onların değil; başka bedenlerde, başka ruhlarda hayat buluyorlar ve onlar gidince hayat da anlamını yitiriyor. İnsanlığın en büyük sorunu budur. Kendi hayatını yaşamıyorsan, yaşadığın hayat senin değildir. Nasıl olabilir ki ? O hayat başkasına bağlı ve o gittiğinde yahut ilgisini yitirdiğinde sen de eriyor, tükeniyorsun! Olanları izlediğinde şahit olacaksın ve o zaman varlığın hakikate uyanacaktır.”
Yaradan kitaplarını, peygamberlerini insana göndermişken, cennetin kapılarını ona açmışken ve sana bu kadar çok değer veriyorken; sen nasıl olurda kendine değer vermezsin!