Çavuşesku ve adamları üç hayati koşulu sağlayarak 20 milyon Romanyalı’yı kırk yıl boyunca yönetmeyi başardı, öncelikle sadık komünist parti bürokratlarını ordu, sendika hatta spor kulüpleri gibi tüm işbirliği ağlarının başına yerleştirdiler. İkinci olarak anti-komünist işbirliğine hizmet edebilecek ne siyasi ne ekonomik ne de sosyal bir organizasyonun var olmasına izin verdiler Üçüncü ve son olarak, Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa’daki kardeş komünist partilere sırtlarını dayadılar Ara ara yaşanan gerilimlere rağmen, bu partiler ihtiyaç ânında birbirini destekledikleri gibi sosyalist cennetlerine yabancıların burunlarını sokmalarına da engel oldular. Bu şartlar altında, yönetimdeki elitlerin onlara yaşattığı tüm zorluklara ve sefalete rağmen 20 milyon Romanyalı etkin bir işbirliğiyle hiçbir muhalefet geliştiremedi.
Çavuşesku bu üç koşulu sağlayamaz olduğunda yitirdi kudretini. 1980’lerin sonunda Sovyetler Birliği desteğini çekince komünist rejimler domino taşı gibi devrilmeye başladı. Aralık 1989’a gelindiğinde Çavuşesku dışarıdan hiçbir destek alamadığı gibi tüm çevre ülkelerde yerel muhalefetler doğuyordu. İkinci olarak, Komünist Parti’de görüş ayrılıkları başlamıştı; ılımlılar kendilerini bir an önce Çavuşesku’dan sıyırıp daha geç. olmadan reformlara başlamayı umuyordu. Üçüncüsüyse Bükreş’te bir gösteri düzenleyen ve bunu naklen yayınlayan Çavuşesku’nun, devrimcilere kendi güçlerini fark edecekleri ve karşısında toplanabilecekleri mükemmel bir fırsatı altın tepside sunmasıydı. Bir devrimi yaymak için televizyondan daha hızlı bir yöntem olabilir mi?