Bilimler ahlakı düzeltseydi, insanlara vatan için kan dökmeyi öğretseydi, mertliği artırsaydı, Çin`deki milletlerin bilge, özgür ve yenilmez olmaları gerekirdi. Oysa bu milletlerin yapmadıkları ahlaksızlık, işlemedikleri cinayet
yoktur.
Zamanımızda hoşa gitmek sanatı daha ince bir zevk ve daha ustaca özentilerle bir takım kalıp ve kurallara boğulmuş olduğundan ahlâk ve ådetlerde bayağı ve aldatıcı bir yeknesaklık hüküm sürmekte, bütün ruhlar aynı kalıba dökülmüş gibi görünmektedir. Hep nezaket gerekleri, kibarlık zorunlulukları içindeyiz; hep âdetlere, kurallara uymaktayız. Hiç kendi ruhumuza uyduğumuz yok. Kimse olduğu gibi görünmeye cesaret edemez olmuş. Zorunlulukların sürekli baskısı altında toplum denilen bu sürüyü meydana getiren insanlar
belli durumlar karşısında hep ayn şeyleri
yapacaklardır; başka türlü davranabilmeleri için çok önemli sebepler olması gerekli. Bu yüzden karşımızdakinin nasıl bir adam olduğunu
hiç bilemeyeceğiz; bu yüzden dostumuzu tanıyabilmek için büyük olayları bekleyeceğiz; o zaman da iş işten geçmiş olacak; çünkü onu tanımak zaten bu olaylar için gerekliydi.
1.Gurur ve Önyargı - Jane Austen
2. Geceye Övgüler - Novalis
3. Mutlu Prens - Bütün Masallar, Bütün Öyküler - Oscar Wilde
4. Seçme Masallar - Hans Christian Andersen
5. Kerem ile Aslı - İsa Öztürk
6. Yürek Burgusu - Henry James
7. Duino Ağıtları - R.M.Rilke
8. Modeste Mignon - Honore de Balzac
9. Kanlı Düğün - F.G.Lorca
10. Hüsn ü Aşk - Şeyh
Kendisiyle birlikte yaşamaktan hoşlanan yalnız biri, doğal olarak düşünmekten zevk alır. Kendi huzuru için başkalarınınkine ihtiyaç duymayan biri, yararlı gördüğü şeyleri belirtirken sahte bir nezaket takınmaz.
Doğa bize zaten fazlasıyla ihtiyaç bahşetmiş. Bu ihtiyaçları lüzumsuz yere çoğaltmak ve böylece ruhunu daha fazla bağımlı hale getirmek çok büyük bir düşüncesizliktir.