İnanmak ile bilmek arasında çok ince bir çizgi vardır.
Ve hep bu çizginin görülmemesinden dolayı insanlar yanlış anlıyor anlatıyor.
İnanmak bilmenin berisinde gelir. Şayet bilme inanmadan önce var ise buna inanmak demeyiz artık bu bir bilgidir.
Örneğin ben bir arkadaşa sana yarın kitabı vereceğim diyorum
arkadaşım da "tamam"(yarın kitabı vereceğine inanıyorum) diyor. Burda bilmek bir anlam ifade etmiyor, arkadaşımın bana olan inancı yarın kitabı ona verdiğim ana kadardır. Ve benim kitabı ona verdiğim andan sonra bu inanç mertebe kat edip bilgiye varıyor.
Burda zihne şöyle bir soru gelebilir "inanç olmadan bilgiye varılamaz mı?"
Bu mümkün tabi, ama buradaki sorunsal bilgiye varıp varmama değil, bilginin inançtan farkıdır. Bu açıdan baktığımızda "kanıt görmeden inanmam" bir ters alegoridir. Mantık ve etimolojik bakımdan terstir.
belki soruda istenilen ya da ulaşılmaya çalışılan anlam farklıdır ama sorunun söyleyiş tarzı ifade ettiğimiz gibi yanlıştır.
Not: Bu yazı bilgi alış-verişi ve eleştiriye açıktır. Ama bilgilenmek ve bilgilenmek kaydı ile.(yoksa tartışma boyutunda değil.)