Okumalardan aldığım mantıki çerçeve...
İnanmak ile bilmek arasında çok ince bir çizgi vardır. Ve hep bu çizginin görülmemesinden dolayı insanlar yanlış anlıyor anlatıyor. İnanmak bilmenin berisinde gelir. Şayet bilme inanmadan önce var ise buna inanmak demeyiz artık bu bir bilgidir. Örneğin ben bir arkadaşa sana yarın kitabı vereceğim diyorum arkadaşım da "tamam"(yarın kitabı vereceğine inanıyorum) diyor. Burda bilmek bir anlam ifade etmiyor, arkadaşımın bana olan inancı yarın kitabı ona verdiğim ana kadardır. Ve benim kitabı ona verdiğim andan sonra bu inanç mertebe kat edip bilgiye varıyor. Burda zihne şöyle bir soru gelebilir "inanç olmadan bilgiye varılamaz mı?" Bu mümkün tabi, ama buradaki sorunsal bilgiye varıp varmama değil, bilginin inançtan farkıdır. Bu açıdan baktığımızda "kanıt görmeden inanmam" bir ters alegoridir. Mantık ve etimolojik bakımdan terstir. belki soruda istenilen ya da ulaşılmaya çalışılan anlam farklıdır ama sorunun söyleyiş tarzı ifade ettiğimiz gibi yanlıştır. Not: Bu yazı bilgi alış-verişi ve eleştiriye açıktır. Ama bilgilenmek ve bilgilenmek kaydı ile.(yoksa tartışma boyutunda değil.)
Teşekkürler (güvenimi bitirdiğin için...)
Biri girer hayatına, hiç ummadığın anda... sesini seversin, gülüşünü seversin, sana bakışını seversin onunda seni öyle sevdiğini düşünürsün, inanırsın belkide inanmak istersin, her neyse... her şey yolunda gider sanırsın, ama hiç bi şey yolunda gitmez aslında... bi şeyler olur sanki büyü bozulur, düşünürsün en iyisi bitirmektir, bitirirsin, daha
Reklam
Akıl mı Kalp mi.?
Adam; seni seviyorum Kadın; ispatla öyleyse Adam; ispatlayamam Kadın; neden yoksa sevmiyormusun Adam; tabiki seviyorum ama eğer bunu ispatlarsam seni sevdiğimi bilirsin Ben bilmeni değil seni sevdiğime inanmanı istiyorum Çünkü bilmek aklın işidir inanmak ise kalbin....
Kendini karşına alıp konuşamıyorsun. Bu yüzdendir belki bazen bilemiyorsun aklından geçenleri. Bir şeyler geçsin istiyorum diye mi geçiyor yoksa yine bir yer bulma derdinde miyim kendime. Kendini bilmek de garip ne zamandır bildiğimi düşünüyorum belki az biraz 13 14 yaşından beridir. Bir de o düşündüklerini o gün düşündüğünü de hatırlıyor olman lazım ki kendini kendine yanlış tanitmayasin. O ilk zamanlardan sonra senelerce herkes gibi aklıma inanmak istedim. Tamam şu hayatta kendinde sevdiğin övdüğün bir şey yok ama aklın iyi dedim. Yanlış anlaşılmasın kör bir ego değildi bu ama inandım buna hem belki başka şeyler de vardı övgüyü hakedecek zamanla bulurum sandım. Sonra ondan sonra senelerce de azalmaya başladı bu inanç bir gün baktım ki gerçekten sevdiğim bir şey kalmamış içimde. Bir tane yerden tutamadım kendimde. Yanlış anlama yine pes etmiyorum bir şeyler için uğraşmak istiyorum bir şeylerin kendi kendine iyileşmeyecegini anladım bence artık. mücadeleye devam etmek istiyorum. Ne için neden bilmiyorum ama etmek istiyorum.
"Kader.. sevdiğin biri için şans köprüsü.."
Bu alıntı, aşktan vazgeçme ve yeniden keşfetme hakkında bir film olan Kore filmi My Sassy Girl'den çok sevgili bir alıntı. Kalbinizi onarabilecek kişinin en az beklediğiniz kişi olduğunu hatırlatan bir film. Birlikte olmak istersen, kaderin sevdiğin insanlar aracılığıyla senin için şans yaratacağına dair bir hikaye. Umutsuz bir romantik ve
Ateist bir okuruna acımadan yumruklarmış gibi cevap veren Peyami :)
Şu kısa okuyucu mektubu göründüğü kadar ehemmiyetsiz değildir: “Koca Peyami, Şu Allah, Allahçı lafları senin ağzına yakışmıyor.Çünkü kafan işliyor ve mantığın sağlamdır. Yoksa sende de mi öte dünya korkuları başladı?..” İmza yerinde de şu cümle "Komünist filan değil.Sadece Allahsız:Sahir
Reklam
24 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.