Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Doğu Türkistan, bilad-ı İslam'ın uç beyi olarak hem bütün ümmet tarafından müdafa edilmeli, hem de Türkiye'nin bir parçası olarak Çin'den geri talep edilmelidir.
Yakup Han 1877'de vefat edince yerine isteği üzerine Bek Kulı Han geçti. Ne var ki Yakup Han'ın diğer oğulları, emirliği Osmanlı Devleti tarafından da tanınan ağabeylerine isyan etti. Müslümanların parçalanmışlığından istifade eden Çin, 200 bin kişilik bir orduyla Doğu Türkistan'ı işgal edip, büyük katliamlar yaptı. Kaşgar Hanlığına da son verdi, Bek Kulı Han Rusya tarafına giderek kurtuldu. Osmanlı Devleti ise, 93 harbinden dolayı olaylarla kafi derecede alakadar olamadı.
Reklam
Yakup Han'a... "Emirlik ünvanı verilir. Böylece Kaşgar Hanlığı, " Taht-ı Himaye-i Saltanat-ı Seniyyeye" girmiş olur.
Osmanlı, Doğu Türkistan ordusunun harp kabiliyetini yükseltmek için bölgeye İstanbul'dan subaylar göndermiş; bu bağlamda süvari subayı Çerkez Yusuf Bey, topçu subayı İsmail Hakkı Bey, istihkâm subayı Ali Kâzım Bey, piyade subayı Mehmet Yusuf Bey ve dört emekli subayı da yardımlarla beraber Türkistan'a göndermiştir.
Gönüller mesafe kadar uzak değil
Adı Kaşgar Hanlığı ile bütünleşen yakup Han... Kulca Bölgesi dışındaki bütün Doğu Türkistan'a hakim oldu. Yakup Han, Osmanlı Devleti'ne bağlı bir eyalet gibi hareket etti. Harici meselelerde Halife'ye danıştı. İstanbul'un tavsiyelerini emir makamında kabul etti.
Hain içimizde
Genel vali Burhan şehidi ve kumandan Tao ülkenin savaşsız Komünist Çin'e teslim edildiğini ilan edince Osman Batur yanında kalan az sayıdaki murabıtla birlikte 28 Ağustos 1950'de Makay'a çekildi.
Reklam
Osman Batur babasının ısrarlarına rağmen silahını teslim etmedi ve "bugün silah veren yarın canını da verir, istiyorlarsa gelip alsınlar!" Dedi.
Bir Müslüman kadının iffeti için şarktan garba ordular gönderen bu Ümmet, bu gün ekonomik kaygılarla ribatı, murabıtı, çiğnenen iffeti, yıkılan mabedi konuşmaktan sahi imtina eder hale geldi. Oysa ne tarih, ne de insanlığın vicdanı bu zulme sessiz kalanları unutacaktır.
Bilad-ı İslam'ın düşmeyen bu ribatında kızları tecavüze uğrayan babalar, ulemaya: "Namusu kirletilen bir aile olarak topluca intihar etmemiz caiz midir?" diye soruyor.
Söyleyin Ümmet’e!
Kürt, Arap, Afrikalı, Asyalı, hintli, Türkiyeli kardeşlerimize diyeceksiniz ki: “Bu dava, yalnızca bizim değil, topyekün ümmet’in davasıdır. Biz Türk olduğumuzdan değil, Müslüman olduğumuzdan üzerimize geliyorlar. Çarşafımızdan, cübbemizden, sakalımızdan, mescidimizden dolayı, Türkistan’ı işgal ettiler. Bunlar Allah’a ve Resulü’ne düşmandırlar doğu Türkistan davasına sahip çıkmayanlar mahşerde bunun hesabını veremeyecekler.”
Sayfa 101
Reklam
Ne var ki köpekler için yürüyen dünya ölen Müslüman olunca ses çıkarmıyor
Çin, İspanya gibi İslam'ı Doğu Türkistan'dan silmek için kirli tuzaklara, ağır işkencelere devam ediyor. Yaşayanları zindanlarda, bebekleri ise annelerin karnından çıkararak katlediyor. Müslüman kadınlar Çin'in uyguladığı çocuk planlamasını deldiklerinde, hamileliklerinin son günlerinde de olsalar, yavruları kürtaj edilmekte, anneler cezalandırılmaktadır. Firavun'un Benî İsrail'e yaptığından daha sefil bir zulüm var bugün Doğu Türkistanda. Firavun, doğan çocuklardan sadece erkekleri, Çin ise daha anne karnında kız-erkek ayırımı yapmadan hepsini katlediyor. Ne var ki köpekler için yürüyen dünya, ölen Müslüman olunca ses cıkarmıyor.
Bilad-ı İslam'ın düşmeyen bu ribatında kızları tecavüze uğrayan babalar, ulemaya, "Namusu kirletilen bir aile olarak topluca intihar etmemiz caiz midir?" diye soruyor. Bir Müslüman kadının iffeti için şarktan garba ordular gönderen bu Ümmet bugün ekonomik kaygılarla ribatı, murabıtı, çiğnenen iffeti, yıkılan mabedi konuşmaktan dahi imtina eder hâle geldi. Oysa ne tarih ne de insanlığın vicdanı bu rezalete sessiz kalanları unutacaktır.
Size diyecekler ki: "Ruslar bir taraftan, Çin diğer taraftan saldırdı, Türkistan İslam Devleti'ni yıktılar.... İşgal yüz yıla yaklaştı, hâlâ Türkistan hürriyetine, istiklaline kavuşamadı. Nasıl olacak?!" Kur'an-ı Hakîm bize Hz. Nuh'u anlatıyor. Mücadelesi tam dokuz yüz elli yıl devam etmişti. Hz. Nûh mesai mefhumu olmadan tebliğ etmişti: "Ey Rabbim! Gerçekten ben kavmimi gece gündüz (imana) davet ettim." demişti. Bu uzun mücadelenin sonunda Hz. Nuh'un ellerini, ayaklarını bağladılar. Allah'a ibadet etmesini yasakladılar. Sizler yorulduğunuz anlarda dokuz yüz elli yıl direnen Hz. Nuh'a bakacaksınız. Allah Teâlâ bize Hz. Nuh'u Kur'an-ı Hakimde anlatıyor ki O'nun gibi olalım; yoruldum deyip köşeye çekilmeyelim.
“İnsan kafasını fare kafasından ayıran en temel özellik zalime karşı duyduğu öfkedir. Küfre öfkesi olmayan bir iman sinede yük, Ahiret’te vebaldir.”
Sayfa 19 - Hüküm KitapKitabı okudu
İnsan kafasını fare kafasından ayıran en temel özellik zalime karşı duyduğu öfkedir. Küfre öfkesi olmayan bir iman sinede yük, Ahiret'te vebaldir.
794 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.