Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
ona göre, keman Allah'a giden yolların en kısasıydı. her türlü kutsiliğin, ermişliğin bir tek kapısı vardı: bu ta yedi yaşından beri delicesine sevdiği Bach idi
Ama kuşkunuz olmasın ki, "çıkar düşüncesi", Muhammed'de de vardı. Ganimetlerde kendisine düşen payı düşünün bir kez. Enfal Suresi'nin şu ayeti hiçbir şey anlatmaz mı? "Bilesiniz ki, ele geçirdiğiniz ganimetin (çapulun) beşte biri; Allah'ın, Peygamber'in, onun yakınlarının, öksüzlerin, düşkünlerin ve yolcularindır ... " (Ayet 41.)
Reklam
fakat bir hayalden kurtulmak, onunla baş başa yaşanmış zamanın izlerini içimizden silmek değildir
Cahilsin; okur, öğrenirsin. Gerisin; ilerlersin. Adam yok; yetiştirirsin, günün birinde meydana çıkıverir. Paran yok; kazanırsın. Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur.
"İstersek bütün ömrümüzü bir dua haline getirebiliriz." demiş, sonra "Dua, ruhun Allah'la karşılaşmasıdır. Bunun için de kendi kendisini idrak etmesi yeter." diye ilave etmişti.
Sevdiğiyle tükenmek.
Genç kadın musikiyi seviyordu. Bu belki onu tüketebilirdi; fakat bu kadar güzel bir şeyin içinde onunla beraber tükenmek mukadderse bundan ne diye kaçmalıydı?
Reklam
ISTIRAP insanoğlu için gündelik ekmek, ÖLÜMSE sadece bir kaderdi, ikisinden de kaçılamazdı. Asıl dava derin bir şekilde yaşamak ve kendi kendisini gerçekleştirmek, ölümlü hayata şahsî bir çeşni vermekti.
..zaman dediğimiz şeyi insan ruhunun benimsemesi, bir meyve ısırır gibi, kendi izlerini ona kuvvetle geçirmesiydi
Atiye ise kendisinden zayıfları sevebilecek yaradılışta olanlardandı. Böyleleri daha ziyade anne olurlar ve bir öncekini büyüttükçe yeni gelen çocuğa bağlanırlar.
Tebessüm
Bu tebessüm bazen talihe sessiz bir katlanış, bazen de bir saadet gülü gibi parıldadı. Bazen eşsiz bir dostluk oldu, bazen bir şikâyet gibi kırıldı. Bu tebessüm sayesinde, birbirlerini anlamak için yaratılmadıkları muhakkak olan bu karı kocanın müşterek hayatlarında birçok şey düzeldi.
Reklam
Bütün mahçuplar gibi,Behçet Bey'in hayatında da AŞK biricik rüya idi. Daha Mülkiye'ye girmeden okumaya başladığı yükseltici, her anı başka bir lezzet yapan bir aşk; bilmediği bir yerde hiç tanımadığı, fakat saçının renginden gözlerinin parıltısına ve sesinin en basit inhinasına kadar bütün zenginliklerine aşina olduğu cana yakın ve güzel bir kadın, bir gün ömrünün bir tarafından, geceleyin hiç beklenmedik bir anda fışkıran ve deniz üstündeki odasını aydınlığa boğan, küçük yazıhanesini, uzun ayaklı, Saksonya işi, koyu çimen yeşili lambasını, şuraya buraya serpilmiş bir yığın eşyayı yepyeni bir kıyafetle giydirdikten ve tavandaki avizenin billurlarında bir an sessiz sadasız çınladıktan sonra kaybolan o vapur ışıkları gibi bütün ömrünü ışığa, renge, şiire boğacaktı.
Yutan Fabrika
Fabrikada fazla mesai yapan birileri olmalıydı. Ama mesai, genellikle saat sekizi pek geçmezdi; hele dokuzu hiç. Bir süre bu işyerini düşündüm. Orayı sevmiyordum. Sabah insanın içini kasvetle dolduran düdüğü saat beşte daha da iğrenç geliyordu. Orası her gün insanları yutan, akşam olunca da çok yorulmuş insanlar kusan bir canavardı.
insan ömrü zavallı, çok zavallı bir şeydi."darülmihen" diye mırıldandı
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.