Victor Hugo'nun Hz.Muhammed adlı şiiri
HZ.MUHAMMED Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu Metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu Yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu Her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu Oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında Durup su içen develeri izliyordu arada sırada Böylece, deve güttüğü zamanları hatırlıyordu. Sanki Cenneti görmüş, İlahi Aşkı
Gözleri sanki bir büyücünün kıymetli taşı, Sözleri sanki bir sihirbazın efsunlu nefesi, Hipnoz etkisinde bırakan.. Kendini alamadığın.. Birkul~
Reklam
bir duvara yazmaya cesaretim olsaydı Türkan Şoray yazardım... Bırakıp giderken beni, gücüm olsaydı İzzet Günay olur, oturur ağlardım... El değmemiş gecelerinde yazlık sinemaların Neşe Karaböcek dinlemekti aslında seni sevmek... Her şarkı yeni çıkardı Bir film hikayesinden... İpek kanatlarla Emel sayın bakardı ara nağmesinden hayatın... Parayla alınıp satılamayan mahallede otururdu belgin Doruk... Nasıl sevileceğimizi gariban bir sabahın tenhasında Yılmaz Köksal öğretti... Ben seni özleyince her şey Ayhan Işık... Sen terkedip gidince her yerinle Fatma Girik... 10 dakika ara verince geçerdi Ömrümüzden Sadri Alışık... Münir Özkul bakıyordu bütün fukara evlerine... Akşamları gizlice yaşama sevincini koyup bir torbanın içinde Ömerciklerin kapısına bırakıyordu sessizce... Sadece Filiz Akın ağlıyordu Bir kadının ayakları suya değince.!!!
#kızkulesindekipapatya
🌼 Sanırım gerçek manada sevdiğim şeyleri kendime saklama gibi bencil bir huyum var.Bırakın insanları okuduğum kitap olsun,izlediğim film olsun;başka birine anlatırsam,gösterirsem sanki her şey kaybolacakmış gibi geliyor.Pamuk şekerini saklayan 5 yaşındaki çocuk mode on.
Hz. Muhamed (s.a.s)
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu Metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu Yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu Her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu
Ve daha bir çok günlük olay ve eşyanın hemen arkasında kullanmakta olduğum zamana en yakın bir biçimde beraberliklerimizi düşünüyorum. Haşa, "marifet" bu olsaydı derecemle övünürdüm. -Bir gün biri çıkar, insanları ölçmek için meslekleri ne olursa olsun aşık olup olmadıklarını sorarsa, anlamaya muvaffak edildiği bir ince güzelliğin hakkını kullanıyor demektir. Elimizdeki bütün işleri bırakıp, evlerde, parklarda, yollarda öbek öbek toplanıp ve dağ başlarında bir araya gelerek omuz omuza yaslanarak düşünelim. Hiç aşık olduk mu? Neye aşık olduk? Onu nasıl karşıladık? Onun ilk niyetiyle donduk kaldık mı yoksa ilk nimet gözlerimizi onun gizlediği daha büyük bir nimete mi açtı. Ve ikincisi üçüncüsüne ve böylece gide gide gerçek marifetle gelebildik mi içiçe. Oysa ben neler düşünüyorum. Diyorum ki gururumun bu kadar incinmesine dayanmamalıydım. İşte başıma gelen. Daha başlangıçta takılıp kalmışım bile. Böyle olacağına, insan, arkasının gelmeyeceğini bile bile, bir kaç zavallı lirasını ihtiyacı olanlarla bölüşebildiğini düşünüp böbürlensin daha iyi. Niye yazıyorum ki bunları. İçimiz bir dolap değil ki açıp bakalım. Açıp gösterelim. Yine de anlatıyoruz ama. Bizi fark edince eşyaların arasına gizlenmeye çalışan bir böceğe benziyor anlattıklarım. Gelecektim. Ama daha bir kötü hatıram olsun istemedim. Ona böyle yazdım. Merhametle bakarak gülümsedim. Görünüşü acımayı da zorlaştırıyor insana. Nereye varacağı belli olmayan kendi sağlığım taşınmaz bir yük oluyor. Hayret o da gülümsüyor. Yine demiyorum. Bakıyor. Fakat bu defa sanki o değil. Peki ben kimim?!
Cahit Zarifoğlu
Cahit Zarifoğlu
Reklam
1.000 öğeden 601 ile 610 arasındakiler gösteriliyor.