Ne denir nasıl denir bilemiyorum.
Şairlerin beslendiği duygulardan en ağır basanı acıdır.
Acı kimisinin yâr acısı kimisinin ana acısı kimisinin ise değer verdiği birinin kaybıdır.
Şairlerin mutlu gözüktüklerine bakmayın, dilhunlardır onlar.
Bir yazarın veya şairin dünyasına girmek, ona tanıklık etmek cesaret ister.
Ve ben o dünyaya cesaret ederek girdim.
Ben bir şairim veya bir yazarım diyemeyeceğim. Alçak gönüllülük den falan değil, hissettiğim şeyi yazıyorum.
William Shakespeare'in bir sözü vardır; "Hissedemediğin bir şeyi anlayamazsın"
Her yazdığım satır, dizeler veya denemeler hatta romanım bile hissediğim duyguları barındırır.
Şairler acıya aşıktır. Yaşamın acısına aşıktırlar, ne kadar kabullenemeselerde...
Tekrar diyorum ben bir şair değilim yazar da değilim.
Ama kalem ve kağıt elime geçerse de yazarım.
Annem hep der " Yazarlık senin işin, mesleğin"
Konu çok sapmasın demek istediğim tek şey, hissedersem yazarım.
Bu birinin bana hissettirdiği bir şey olmak zorunda değil, o duygu gelir ve ben dökülürüm kağıda zaman mekan fark etmez.( Minik bir bilgi: Agatha Christie romanlarını yazarken küvetin içinde yazarmış😅)
-Lenciy