Benim için Şükrü Erbaş her zaman bir başka oldu. Sevgisi,hürmeti, nezaketi... Bu kitap hakkında ne yazsam eksik kalır. Öyle güzel sevmiş ki Hatice'sini,her mısra ağlıyor gibiydi. Hatice Erbaş'ın yokluğunda ,evdeki varlığını hissetmek için,Hatice Erbaş'ın düzenini aynen devam ettirme çabası:
" Merak etme,mutfağı tertemiz ettim
Terlikler senin istediğin gibi duruyor
Çamaşır ipini silmeden asmıyorum çamaşırı" belki de yokluğuna inanamama süreci bilemiyorum,büyük bir yumru gibi oturdu boğazıma. Kalabalıklar içinde bile yalnız hissetmesi, en ufak izinin silinecek olmasına korkması, izler silinince tamamen kaybedecekmiş gibi korkusu beni ağlattı:
"Misafirler gitti
Biz kaldık yine.
Eşyaların düzeni bozulmasın diye
Çırpınıp durdum sessizce.
Yeri değişen her şeyin
Seni biraz daha uzaklaştırdığını söyledim
Öylece baktılar yüzüme.
Insan anılarını nasıl korur başka" sevgiye,aşka, emeğe,bir ömre vefa bu olsa gerek...
Yokluğunda sadece ölümü düşünmek ve bir an önce kavuşmayı arzulamak:
"Ömür Hanım
Seni çok özledim,çok
Ben gelene kadar çürüme ne olur." bol bol iç çektim, her mısrada ah be ne güzel sevmiş dedim. Yazmakla bitmeyecek kadar hürmet edilesi bir sevgi... Teşekkürler Şükrü Erbaş ♡
"Ömür Hanım, iyi ki ben de seninle yaşadım dünyayı."
Yaşıyoruz SessizceŞükrü Erbaş · Kırmızı Kedi Yayınevi · 201612,9bin okunma
BAŞARI: Çok ve sık gülmek; çocukların sevgisini ve akıllı insanların saygısını kazanmak; içtenlikli eleştirilerin kıymetini anlamak ve kötü arkadaşların yoldan
çıkarma girişimlerine dayanabilmek; güzeli anlamak; başkalarında en iyiyi bulmak; sağlıklı bir çocukla, güzel bir bahçe ya da saygın bir sosyal durumla biraz daha iyi bir dünya bırakabilmek; hatta bir tek kişi bile olsa, birilerinin siz yaşadığınız için daha rahat nefes aldığını öğrenmektir.
El Diario: Hükümetin baskı güçleri tarafından en çok aranan kişi olmanız konusunda siz ne hissediyorsunuz?
Başkan Gonzalo: İnsanın kendisine düşen görevi yapıyor olduğunu hem de sıkı çalışıyor olduğunu hissettiriyor. Geriye devrime, partiye, Marksizm-Leninizm-Maoizme, sınıfımıza, halka ve kitlelere karşı daha fazla sorumluluk omuzlamak kalıyor ve her zaman hayatımızı parmaklarımızın ucunda taşımakta olduğumuzu kavramak anlamına geliyor. Eğer böyle olmasaydı, komünist olamazdık. Elbette onların kendi sebepleri var. Benimkiler, parti tarafından tespit edilmiş olanlardı ki benim arzum bunlara her seferinde daha sadık ve yararlı olmaktır çünkü yol boyunca herhangi bir yerde işler hayatta çatallaşabilir, üstelik hayatın da bir başı bir sonu vardır, biraz daha az zaman, biraz daha çok zaman meselesi.
Anlatmaya nerden başlayacağımı bilemiyorum. Kitapla ilgili ne yazarsam yazayım duygu ve düşüncelerim eksik kalacak. Kitabın alıntılarını hep okuyordum ve kitabın ismi dikkatimi çekti, kitapla ilgili hiç araştırma yapmadım. Bir gün arkadaşımın çekiliş var mesajı atmasıyla çekilişe katıldım. Mutlu hocamızın yaptığı çekilişi kazandım. Arkadaşıma
Ama biraz sonra, sinirlerini bozan ve bunların hepsinden daha önemli olan şeyi anladı: Onu o çıplak kadın görüntüsü altüst etmişti. Bugüne kadar bir kadın tenine değmemiş olan vücudu cayır cayır yanmaya başlamıştı yine.
Mahkeme zabıtlarında sanıklardan unutulmayan sözler de vardı:
Nihal Atsız: "Milletim için düşündüğüm haklardan dolayı kimse bana vatan haini diyemez. Kimin hain, kimin vatanperver olduğunu tarih tayin edecektir. Hatta etmiştir bile."
Alparslan Türkeş: "Ben yeryüzünde her şeyden çok milletimi ve Vatanımı severim. İsnat edilen suçları şiddetleri reddederim."
Orhan Şaik Gökyay: "Gerçi tarih böyle bir hareketin müdafaasına lüzum hasıl olduğuna hayret edecektir fakat ne yapalım? 20 yıla sığdırdığımız 20 asırlık inkılaplardan dolayı hayrette kalan tarih, varsın biraz daha şaşırsın."
Debbie macomber serileri daha iyi yazıyor. Bağımsız kitapları da güzel ama serilerde farklı Bi hava var.
Bu 2.kitaptaki karakter seçimleri de hoştu. Sadece paul'den kalan mektup biraz gecistirilmis gibi oldu. O mektubu bütün hali ile , içeriği daha yoğun şekilde görmek isterdim.
Benim kitabı elime alma süremden kaynaklı olarak bitmesi uzadı. Yoksa çok daha kısa sürede biterdi. Severek devam ediyorum seriye.
Çoğumuzun çocukluğundan hatırladığı, anne, baba ya da başka büyüklerinden duyduğu masallar, efsaneler vardır. Öyle bir anlatırlar ki size, öyle bir kaptırırlar ki kendilerini, , onlara bakan, bilgi açlığıyla bekleyen birkaç göze, anlattıkları hikayenin gerçek olduğunu ispat etmek isterler sanki. Ben de bir zamanlar o çocuklardan biriydim. Babamın