Başkalarının kusurlarımızın kolayca ayrımına varmamıza karşın, kendi kusurlarımızın bilincine varmadığımız gerçeğini bir kez daha kanıtlayan burnumun apaçık ortada, sıradan bir burun olduğu düşüncesiyle avutabilirdim kendimi, doğru.Ama ilk kötülük tohumu ruhumda kök salmaya başlamıştı bir kez, bu yüzden bu düşünceyle avutamıyordum kendimi.
Tüm yollara giriyordum. Ama yürümeye gelince, yürümüyordum. Her adımda duruyordum; önüme çıkan her çakıl taşının ilkin uzağında duruyor, sonra giderek yaklaşıyor,yaklaşıyor, çevresinde dönüyordum...
Ama eğer sözcükler kendi başlarına buyruksalar, benim, sizin ne suçumuz var? Boş, sevgili dostum. Siz o sözcükleri bana söylerken kendi anlamınızla dolduruyorsunuz; ben de kavrayamıyorum onları, kaçınılmaz olarak, kendi anlamımla dolduruyorum. Birbirimizi anladığımızı sandık; oysa gerçekte birbirimizi anlamadık.
Evet, Bibi," diyorum ona. "Bu pis kokuyu... ben de duyuyorum. Ama bana daha kötü kokan şeyler de var, biliyor musun? İnsanlardan yayılan kokudan daha kötü değil. Bedenlerinden. Hele ruhlarından yayılandan. Ve bu kokulardan kaçamıyorsun."
Luigi Pirandello
Biri, Hiçbiri, Binlercesi
#luigipirandello #birihiçbiribinlercesi #kitalalıntısı
“Ben birisiyim ama kim? Kim?”
Ya artık gözlerimi kendim için, kendi içimde nasıl olduğumu görecek durumda değillerse? Ben bile kendim için nasıl olduğumu henüz bilemezken başkalarının gözlerini üzerime hissetmeye devam ediyor ama içimde henüz yeni doğan şu irademle beni nasıl gördüklerini yine de bilemiyordum.
Artık Genge değildim.
Bir başkasıydım.
Aslında tam da bunu istemiştim.