Bugün babaannem, babamın ilaç içmesini
bekliyordu :) Bismillah de öyle iç diye her ilaçta uyarıyor. Bir de adamın biri doktora gitmiş doktor ona ilaçlarını Bismillah de öyle iç demiş.
Adam doktora tekrar gidince
doktor bey başka doktorların verdiği ilaçlar fayda etmedi. Sizin yazdığınız ilaçlar iyi geldi deyince.
Doktor: Bismillah deyip içtiniz ondandır demiş
diye babama anlatıyor 😁😁 çok güzellerdi.
çöküşle başlıyorum güne, yükselen borsaya inat
Bismillah deyip şeytanıma gülümserken
aklım;
yüz yıldır yıkılıp inşa olan hayretime takılıyor
kimse bilmez
her uçurumdan adını söyleyerek düştüğümü
ne yapsam olmuyor çünkü
suretini verdiğim posta memurları
görevini kötüye kullanıyor
bir miktar cesurdur herkes ıslık çalınca
bense hüner sayarım yağmura
'Bismillah' deyip koydum ateşe çaydanlığı. Niyet ettim çayı demlemeye. Ettehiyatü duasını okudum bereketli olsun diye çayım. Ne güzel de öğrenmişim senden yaşama incelik katmayı. Yaşama sen katmayı.
"Yaratılanı hoş gördük Yaratan'dan ötürü."
deyip bir ışık yakmış karanlıklara, aydınlatmış
yürekleri
İlahi aşkın erdeminde olgunlaşıp silinmez iz,
unutulmaz söz, yüzlerce yıldır kaybolmayan
klavuz!
biz Adem'in yogruldugu çamurdan
biz sevgiyle yoğrulmuş hamurdan
biz mertligin harman olduğu Anadolu'dan
kah yaratılanı kah yaratanı severek
toprağı vatan, bayrağı canımızdan aziz bilerek
sevda dolu yüreğini döküp türkülere
haykırmışız sevdamızı dağlara, taşlara..
ana olup yavrumuzu yavrusuyken anamızı
sevmişiz
sevdamızın diline dolamışız yaratılanı
gurbete sılanın özlem dolu sevgisiyle katlanmış
haksızlığa isyanımız, yoksulluğa direncimiz
umut denen yüce ruhla kenetlenmiş ellerimiz
...
"Sevelim ,sevilelim!"Eyvallah!
dirsek çürüterek, diz kırarak¹,
inanarak başladığımız her işin
başı sonu "Bismillah "
*******
¹=Diz kırmak deyimi durulmayı, söz dinlemeyi, edebin ve terbiyenin sınırları içerisinde sûkunet bulmayı ifade eden bir deyim olsa da günümüzde daha çok baskı anlamıyla kullanılmaktadır. Burada kastedilen şey usta-çırak ilişkisi bir Anadolu geleneğidir.
Bismillah deyip yazarın Yüzyıllık Yalnızlık eserini okumaya niyetlenip ilk Kırmızı Pazartesi isimli kitabını okumuştum sonra da elime Ağustosta Görüşürüz isimli kitabını almış bulundum. Kırmızı Pazartesi'ne yaptığım incelemedeki gibi bu kitabını da ne beğendiğimi ne de beğenmediğimi vurgulayabilirim. Bu eseri diğer okuduğum eserinden ayıran
Kendimi Perec okuyacaksın vaadiyle kandırılmış hissediyorum. Çoğu sonu ‘hatırlıyorum’ diye biten birer cümleden ibaret bir kitap bu. Hiçbir yere bağlanmayan, bir metne can verecek her şeyden yoksun cümleler. İlk sayfada “taktakları hatırlıyorum” u görünce yok canım dedim, bu öyle bismillah deyip giriş yapmak içindir. Ama yoo, basbayağı böyle devam etti. Hangi taktaklar, neyin nesi, neden bayım Perec? Hani bunu sadece kendine yazmış olsa anlarım, ama basılmış, kitap niyetine basılmış yahu! Ünlü bir yazar olmasa basılır mıydı bu kitap diye sorduran bariz örneklerden biri.
Bir konuda şerh düşeyim sadece. Bu kitabı bir Fransız okusa, bu cümleler ona bir şeyler söyler. Ne bileyim, Paris’te yapılan ilk on katlı binaya gökdelen derdik deyince belki bir hatırası canlanır ya da bunun hatırasını taşıyan biriyle tanışıyordur vs. Ama bana hiçbir şey demediler, hemen hiçbir şey. O kadar demediler ki, sonuna ‘hatırlıyorum’ konduracak bir cümlem bile yok. Tüüü!