Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı ama birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gideceklerdi. Bir ruh, ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden meydana çıkıyordu.
okyanus çıkmazı
Sizin oralara turne kapsamında kış gelmiştir Bizim buralar ise, gece birdenbire uyanıp birdenbire sevişebilecek kadar sıcak hâlâ
Reklam
"Kitaplar yeni tanıdıklarına karşı çok ketum olurlar. Bir kere de onlarla laubali oldunuz mu size malik oldukları her şeyi verirler ve onlar bizim isteyebileceğimiz her şeye fazlasıyla maliktirler."
Günde kaç defa "Padişahım çok yaşa!" diye bar­bar bağırdığımız devrin Padişahı Sultan Abdülhamid II. gö­zümüzden yavaş yavaş düşüyordu. Tıbbiye’deki genç ve aydın hürriyet taraftarlarının sürgünlere gönderilip ocaklarına incir dikildiğini duydukça âdeta feveran ediyorduk. Bir gün bizim de başımıza böyle bir şey gelebilirdi. Devlet idaresinin iyi iş­lemediğini, suistimallerin alıp yürüdüğünü, memurların ve subayların maaşlarını alamadıklarını, buna mukabil saraya mensup sırmalı hafiyelerle tevabilerine maaşlarından başka keseler dolusu altın verildiğini haber aldıkça, Sultan Hamid’e esasen pek de kuvvetli olmayan güvenimiz büsbütün sarsılı­yordu.
Sayfa 32 - İnkılap ve Aka kitabevleri
Bizim “eşq pirimiz” özünü danlayaraq deyir: “Ey qəlbim, bilirsənmi ağlamaqda necə faydalar var? Ey qürur, hətta göylər, səhra canavarları da ağlayırlar!”.
Bizim küçük Anadolu şehirlerimizde bu müzmin evlenme hastalığı daima hüküm sürmektedir. En kuvvetliler bile bir iki sene dayanabildikten sonra bu amansız mikroptan yakalarını kurtaramazlar ve kör gibi, önlerine ilk çıkanla evleniverirler.
Reklam
Evimiz de genişliyordu böyle gecelerde, daha da genişliyordu genişlemeyi alışkanlık edinmiş gibi ve Vivaldi eşliğinde büyüyüp ateşlenen okşamalar, kimi zaman birbirlerini cesaretlendirerek kanepelerden yere, salondan yatak odasına, belki de mutfağa, koridora ve öteki odalara kadar yayı labiliyordu. Öyle ki, bir tencere kapağının ışıltılı yüzeyinden yansıyordu artık çıplaklığımız, bir kapının açılışıyla çoğalıyor, bir çakmak aleviyle parçalanıyor ve bir ışığın söndürülü şüyle kendi sınırlarından taşıp ttpkı sıcak bir deniz gibi, duvarlar arasında köpüre köpüre çalkalanıyordu. Böylece biz, kendi çıplaklığımızı bir başka çıplaklıkla tanıyor ve kendi çıplaklığımıza ulaşacaksak, başka çıplaklıkların dağlarını, ovalarını, nehirlerini ve pembe bulutlarla kaplı derin derin vadilerini aşmak zorunda kalıyorduk... Saatler süren, zaman zaman sigara içimleriyle kesilip yeniden başlayan o uçsuz bucaksız dokunuşlar denizinde, herkesin kendini bir daha, bir daha doğurabilmesi ve keyfince boğulabilmesi için, herhalde en uygun sığınak bizim evdi o yıllarda. Bir keresinde o denizin derinliklerinden başını kaldırıp ansızın; “Evinizde cinselliğimi iki katma çıkaran bir şey var,” demişti Meftune. Karım şehvetten titreyen dudaklarıyla gülümsemişti ona, inançla gülümsemiş ve, “Eşyaların yaşamasına izin yok bu evde de ondan güzelim,” diye mırıldanmıştı.
Sevgili! Hakîkî âşıkların sana doğru uçarken, Bizim bu yaptığımız yolda emeklemekti. Dünya güzelliğiyle kollarını açarken, Bize düşen el açıp kapında beklemekti.
KÜRK MANTOLU MADONNA [ ALINTILAR ]
“ Nedense hayatta bir müddet beraber yürüdüğümüz insanların başına bir felaket geldiğini, herhangi bir sıkıntıya düştüklerini görünce bu belaları kendi başımızdan savmış gibi ferahlık duyar ve o zavallılara, sanki bize de gelebilecek belaları kendilerine çektikleri için, alaka ve merhamet göstermek isteriz. “ “ İnsanları, kendi cinslerinden biri
İş Bankası Kültür Yayınları, Maria Puder ve RaifKitabı okudu
Bizim mantığımızla hayatın mantığı asla birbirine uymuyordu.
Sayfa 134Kitabı okudu
Reklam
Yoksa hiçbir şey yapmamalı. Düşünüyorum: Elimizden ne yapmak gelir? Hiç!.. Milyonlarca senelik dünyada en eski şey yirmi bin yaşında... Bu bile biraz palavralı bir rakam. Geçen gün bizim felsefe hocasıyla konuşuyordum. Lafı gayet ciddi tarafından açtım ve hikmeti vücudumuzu araştırmaya çalıştım. Dünyaya ne halt etmeye geldiğimiz sualine o da cevap veremedi. Yaratmak zevkinden, hayatın bizatihi bir hikmet olduğu hakikatinden dem vurdu, fakat çürük.
"İnsanın kıymeti himmetiyle mütenasiptir.", yani: Gayesi ne kadar yüksek, tasarladığı hayrı ne kadar geniş ve şümullü ise; makbul ve muteber bir hedefe müteveccih mesaisi, çalışma ve gayreti ne kadar çok ise değeri de o kadar fazla olur. Hz. Ali Efendimiz kerremallahu vecheh, "Himmetin yüksek olması imandandır." buyurmuş. Demek ki bütün gücümüzle hayra yönelmeli, tembellik ve lakaytlıktan şiddetle sakınmalıyız. Bu bizim imanımızın vazgeçilmez gereğidir.
Sayfa 53 - Server YayınlarıKitabı okuyor
O da bu yalana inanmış
"Onunla beni bizim iradelerimizin üstünde bir bağın bağladığına eminim. "
Onda bizim gibi olmayan, olduğu gibi görünen ve bir şeyler olan bir insan buldum.
Sayfa 250Kitabı okudu
Bizim küçük Anadolu şehirlerimizde bu müzmin evlenme hastalığı daima hüküm sürmektedir. En kuvvetliler bile bir iki sene dayanabildikten sonra bu amansız mikroptan yakalarını kurtaramazlar ve kör gibi, önlerine ilk çıkanla evleniverirler.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.