"Kalbim, aynı bu yağmurlu havalar gibiydi. Bulutlardaki yağmur damlaları gibi, ağırlık yapan ve çıkmak için can atan bir yük vardı üzerimde. Ama ne yazık ki ben bulut değildim, atamıyordum onu. Bulutlar gibi kasvet dolu ifadenle eve doğru yürüdüm."
Yazdığım mektubu göndermeden önce , keskin dilimden emin olmak için okuduğumda kendimden utandım. Bu mektubu göndererek adamın seviyesine inmek dışında elime ne geçecekti?
İncinmek için zaman bulmak yerine kendimi nasıl düzeltebilirim düşünceleri ile ilerlemeniz gerekmektedir. .... Bunlar sosyalleşmeniz için değil, iyileşmeniz ve hedefinize ulaşmanız için.
Geride kalanların gözlerine bakma sakın.
Bakarsan gidemezsin. Gözlerinden çekip alamazsın kalbini. İnsanın kalbi, en çok sevdiklerinin gözlerinde kalır.
Sana ait her şey zamanla tükeniyorsa gitmenin vakti gelmiş demektir. Tükenmesinden korktuğun birkaç şey kaldıysa geride bırak. Kalbinden başka ağırlık olmasın üzerinde.
Sayılabilir her şeyi olağanlaştırıyor insan. Günler, saatler, nabız atışları, doğumlar, ölümler. "Hayret" çocukluk zamanlarında saplanıp kalmış bir ünlemden ibaret şimdi.
Kimsenin duyamayacağı telaşlı bağışların içinde kaybolur son sözcükleriniz. Yeni bir cümle kuramayacak kadar kelimesiz kalırsınız kendi cehenneminizde. Anlamlı bir cümle yetmez köpeksi hırıltılarınız ve kimsenin anlamadığı bir dili konuşmanın çaresizliğiyle dolaşırsınız mabetlerin etrafında.
Oğul babasının karşısına geçerek ciddiyetle, " Seni sevmemin benim için bir ödev olduğunu ispat et, baba!" desin. Babası bunun karşılığını verebilecek, söylediğini ispatlayacak durumda ise bu ailenin yalnız mistik, geri düşünceler üzerine değil, kişisel sorumluluk esasına uygun, insanca temellere dayanmış normal bir aile olduğu ortaya çıkar. Baba soruyu olumlu bir şekilde cevaplayamazaa, o aile yıkılmıştır. Adamın babalık hakkı yok olur, oğlu onu kendine yabancı, hatta düşman saymaya hak kazanır.