●ne kadarını particilik,
●adam kayırmacılık,
●hatalı yapılaşma,
●çarpık kentleşme,
●rüşvet ve yolsuzluk,
●imar ve iskán kanunu öldürdü?
Bütün bu yaşananları ‘‘vatan-millet-Sakarya edebiyatı’’ yapmadan, parlak, hamasi sözlerin ardına saklanmadan, açıkça ve dürüstçe bütün sorumlulukları üstlenerek konuşmayı başaramadan artık hiçbir yara sarılamaz...
Neden kurban ya da şehit vermeden hiçbir şey öğrenemiyoruz hayattan, çağdan, tabiattan?
Bizler bu ülkede tesadüfen yaşıyor ve tesadüfen ölüyoruz.
Bu sefer olsun, bütün bu acıları, marazi bir içlenmeye, hastalıklı bir duygusallığa, çözümsüz yakınmalara, ucuz siyasi propaganda malzemesine dönüştürmeden, bütün hatalarımızı ve sorumluluklarımızı üstlenerek, serinkanlı değerlendirmelerle kalıcı çözümler üreterek aşmaya çalışalım.
Ölenlere borcumuzu ancak böyle ödeyebiliriz...
Bu depremden sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmamalı.
Arkası diğerleri kadar kuvvetli olmayan birkaç müteahhidi, linç figürü olarak kitle histerisine kurban vererek günahlarımızı ödeyemeyiz.
Bütün sistemi sorgulamadan yapılan üstünkörü hesaplaşmalar, kimi ‘‘güçlü suçluları’’ gözlerden sakladığı gibi, yenilerinin de ortaya çıkmasını engellemez....