Tanzimat ricali modernitenin memleketi Batı Avrupa'ya gittiler. Orada gördükleri şey bulvar , saray ve balo idi.Sanayi Devriminin neye mal olduğunu göremediler. Meşrutiyet münevveri oda batıya gitti. Klübü , kafeyi ve lokali gördü ve buralarda vakit geçirdi.Oda batının gerçek yüzünü göremedi. Cumhuriyet aydını batı üniversitelerinde okudu ve bundan çok etkilendi. Bu etkiyi kendi ülkesinde hakim olan anlayışla çok güçlendirdi. Bir batı üniversitesinde okursanız üniversitenin kalitesi tartışılmadan ooo denilirdi. Sonra bir başka insan tipi bu ülkeden batıya gitti.O bizim has insan dediğimiz Ayşe Fatma dediğimiz , medeniyet krizinden haberi olmayan batıyı tanımayan memleketin saf insanıydı. Batı bunlara muhtaçtı. Ama bunlara da Tanzimat Riicali'nede , Cumhuriyet Aydınınada Meşrutiyet Münevveri'nede öteki dedi. Bu giden insanlar (60 lardaki işci sınıfı) diğerlerinin görmediği Batı yı gördüler . Ağır işi , fabrikayı, sanayiyi , horlanmayı ezilmeyi... Bu grup diğerlerinin aksine batıya biz sizdeniz demedi, ben kendimim dedi ve kendi değerlerine göre yaşayıp orada var oldu. Orada çalıştı , üretim yapmayı öğrendi , iş kurdu.Üretimin hazzını aldı ,üretimin sırrını çözdü. Sonra örgütlendi. Dernek kurdu , parti kurdu stk kurdu. Eğitim aldı, kendi münevverini kendi yetiştirdi. Artık münevverini ithal münevver değildi.Bunları böyle yaptığı zaman artık örgütlü sistemlere yani devlete ve seçmene indi. İki topluma ve dünyaya kendi söylemiyle bir şeyler söylüyor ve bu söylemler aks buluyor , yankılanıyor.