Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Burak Ersoy

Salih Bozok Atatürk'ün Latife Hanıma düğün hediyesi olarak Kur'an- Kerim'i verirken şöyle dediğini anlatır. -Bu Kur'an seni korusun.
Sayfa 135Kitabı okudu
Reklam
-Aman paşam, o Şıh ki sakalına el dahi sürdürmezdi. Siz ne ettiniz de kesmesini sağladınız? Atatürk gülümser, yanındakilere şöyle der: -Dün akşam Amasya Valiliğine yazı gönderdim ve Şıh'ı Afyon'a vali atadığımı bildirdim. Ardından da yeni bir yazı hazırlayıp nazırına bu yazıyı da Şıh'a vermesini söyler. Yazıda şöyle yazmaktadır. "İnancın ölçüsünün sakalda olmadığını anladığına sevindim. Valilik meselesine gelince, bugün koltuk uğruna kırk yıllık sakalından vazgeçebilen yarın başka şeyler için milletinden bile vazgeçebilir. Seni böyle bir ikileme mahkum bırakmayalım. Kal sağlıcakla..."
Beni olağanüstü bir kişi olarak tanımlamayınız. Doğuşumdaki tek olağanüstülük Türk olarak dünyaya gelmemdir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kral Edward İstanbul'a geldiği zaman, yatından bir motora binerek Dolmabahçe Sarayı'na yanaştı. Atatürk rıhtımda onu bekliyordu. Deniz dalgalı idi ve kralın bindiği motor inip çıkıyordu. Kral rıhtıma çıkmak istediği bir sırada eli yere değdi ve tozlandı. O sırada Atatürk de kralı rıhtıma almak için elini uzatmış bulunuyordu. Bunu gören kral bir mendille elini silmek istediği bir anda Atatürk: -Vatanımın toprağı temizdir, o elinizi kirletmez ! diyerek, Kralı elinden tutup rıhtıma çıkarıverdi.
Paşam kendisine neden ters bir tavır takındığını sordum,o da bana Mustafa Kemal'in Çanakkale'de babasını öldürdüğünü söyledi. Bunun üzerine Mustafa Kemal şöyle der: -Git sor bakalım babasının Çanakkale'de ne işi varmış?
Reklam
Takvimler,1923'ü gösteriyor. Adres, numara 248, Kordon, Naim Palasın ikinci katındaki Cumbada Mustafa Kemal oturuyor. Fazla yemeği sevmez. Önünde yine leblebi var. Garson olan Rum çocuk titriyor. Atatürk, şefkatli bir ses tonuyla sesleniyor: -Vre Dimitri, gel bakayım. -Buyur pasam, diyor. Ş'lere dili dönmeyen, kırık dökük Türkçesiyle. -Sizin Kosti geldi mi buraya? (Kosti, İşgal sırasında İzmir'e gelen Yunan kralı Konstantin'e verdiği isim.) -Geldi pasam... -Oturdu mu bu masaya? -Oturdu pasam. -Güneş batarken rakı içti mi? -İçmedi pasam. -E o zaman sormadın mı çocuk, ne halt etmeye almış İzmir'i?
Sayfa 134Kitabı okudu
Atatürk günde en az 10-15 fincan kahve içerdi. Günlük sigarası ise iki paketi geçerdi. Atatürk sofrasında özellikle rakı ve bira içiyordu. Ancak ölçüsünü kaçırmıyor ve sarhoşluktan hoşlanmıyordu.
Tatlılarla arası iyi olmayan Atatürk, Gül reçeli severdi. Soğan, sarımsak, pastırma gibi kokulu yiyecekleri ise sevmezdi. Meyvelerden ise en çok sevdiği kavundu.
Atatürk
Öğrenciliği dönemlerinden itibaren tuttuğu not defterleri incelendiği zaman daima maddi sıkıntı içinde olduğu görülmektedir.
Reklam
Öksüzü hor görmemek, yoksulun halinden anlamak, mal biriktirmemek, para ile ilişkilerde haram-helal bilmek bir Müslüman'ın en temelde dikkat etmesi gereken hususlardır. Bir devlet adamının, bir yöneticinin de en başta dikkat etmesi gereken konu budur. "HAYIR! Siz öksüze ikramda bulunmuyorsunuz. Elinize geçeni hiçbir sınır tanımadan yedikçe yiyorsunuz. Malı çok seviyorsunuz, yığdıkça daha çok seviyorsunuz . (FECR/17-20) Kur'an'da "din adamları/yöneticiler " kastedilerek, "onlar, yalandan dolandan medet umarlar, hırsızlıkla/yolsuzlukla yiyicilik yaparlar." (Maide/42) deniyor. Bunun anlamı nedir?
Bir gün Necip Ali, Mustafa Kemal'e; "Efendim, Münir Hayri namaz kılar" dedi. En yakın dostlarım,beni bu şekilde takdim ettiğini gören beni sevmeyenler, şimdi kovulacağımı zannederek gülüştüler. Atatürk'le aramızda şu konuşma geçti: "-Sahi mi ?" "-Evet, Paşam" "-Niçin namaz kılıyorsun ?" "-Namaz kılınca içimde bir sukun ve huzur hissederim." Atatürk, demin günlere döndü. "-Batmak üzere bulunan bir gemide bulunsanız, derhal, yetiş Gazi demezsiniz. Allah dersiniz. Bundan tabii ne olabilir?" Sonra bana döndü: "-Dünyadaki işlerine zarar getirmemek şartıyla namazını kıl, ama heykel de yap, resim de..."
Sayfa 205Kitabı okudu
Atatürk 1930 yılında Fevzi Çakmak'la birlikte bir yurt gezisine çıkmıştı. Yolculuk sırasında yüksek rütbede subaylardan birinin namaz kıldığını gören bir milletvekili bu durumu gizlice Atatürk'e iletmişti. Atatürk, namaz kılmayı kendince suç gören milletvekilinin davranışını çok yadırgamış, milletvekilini çok ağır bir şekilde azarlamış ve ibadet etmenin, namaz kılmanın son derece doğal bir davranış olduğunu belirtmişti.
Sayfa 204Kitabı okudu
Bütün bunlara rağmen, daha 1923'de "kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde bırakılamaz" diyen ve sonra da "bu benim şahsi meselemdir. Tek başıma kalsam da gider savaşırım." diyerek kararlı bir şekilde meseleyi takip eden Atatürk'ün bir devlet adamı olarak diplomatik zaferidir.
Sayfa 165Kitabı okudu
Hükümet icraatlarını hemen başlattı. Çıkarılan bir yasa ile Türkiye Cumhuriyeti yasalarının tümü Hatay Cumhuriyeti Devleti'nin yasaları olarak kabul edildi.
Sayfa 163Kitabı okudu
7 Eylül 1938'de Türk İstiklâl Marşı,Hatay Cumhuriyeti Devleti'nin de "milli marşı" olarak kabul edildi.
Sayfa 163Kitabı okudu
Reklam
Hatay Cumhuriyeti Devleti'nin bayrağı Atatürk tarafından çizilmiştir.
Sayfa 162Kitabı okudu
Baştan beri Hatay için "benim şahsi meselemdir" diyerek kararlı bir duruş sergileyen Atatürk gelişmeler üzerine Sancak Türklerine destek vermek için hastalığına rağmen 19 Mayıs 1938 günü törenler sonrasında Güney'e doğru bir geziye çıktı. Bir süre Mersin'de kaldı. Burada orduya muhteşem geçit törenleri düzenletti. Bu "gövde gösterisi" mesajını alan İngiliz ve Fransız elçilerinin seçimlerin yapılması konusunda Türkiye'nin isteklerinin kabul edildiğini kendisine bildirmeleri üzerine Adana'ya geçti ve bir süre burada kaldıktan sonra Ankara'ya döndü.
Sayfa 155Kitabı okudu
Mustafa Kemal Paşa, Ankara Antlaşması sonrasında antlaşmayı şu şekilde değerlendirmiştir."Ankara İtilafnamesi, büyük ve kanlı Sakarya Meydan Muharebesinden otuz yedi gün sonra,arz etmiş olduğum gibi ,20 Ekim 1921'de doğmuş olan bir belgedir. Bu antlaşma ile siyasi,iktisadi,askeri vb. hiçbir alanda bağımsızlığımızdan hiçbir şey feda etmeksizin, vatan topraklarımızın değerli parçalarını işgalden kurtarmış olduk. Bu antlaşma ile milli davamız ilk defa olarak Batı devletlerinden biri tarafından onaylanmış ve açıklanmış oldu."
Sayfa 144Kitabı okudu
Boullon'un sözlerine sert tepki gösteren Mustafa Kemal Paşa,pek çok bakımdan önemli olan şu cevabı vermiştir. "Eski Osmanlı İmparatorluğu'ndan yeni bir Türk devleti doğmuştur. Bunu tanımak gerekir. Bu Yeni Türkiye her bağımsız devlet gibi haklarını tanınacaktır. Sevr metni Türk milleti için öylesine uğursuz bir idam kararnamesidir ki , onun bir dost ağzından çıkmamasını dileriz. Bu konuşmamız sırasında bile Sevr metnini ağzıma almak istemem. Sevr metnini kafasından çıkaramayan milletlerle güven temeline dayanan ilişkilere girişmeyiz. Bize göre böyle bir anlaşma yoktur. Londra'ya giden delege heyetimizin başkanı eğer bundan bahsetmemişse, verdiğimiz talimat ve yetki çerçevesinde hareket etmemiş demektir. Yanlış iş görmüştür. Bu yanlışlık yüzünden Avrupa ve özellikle Fransa kamuoyunda ters etkiler doğduğu görülüyor. Bekir Sami Bey'in gittiği yoldan hareket edersek, biz de aynı yanlışlığı yapmış oluruz. Avrupa'nın Misak-ı Milli'den haberdar olmamasına imkan yoktur. Avrupa Misak-ı Milli deyimini öğrenmemiş olabilir. Fakat yıllardan beri kan döktüğümüzü gören Avrupa ve bütün dünya,şu kanlı mücadelenin neden ileri geldiğini elbette düşünmektedir. İstanbul'un Misak-ı Milli'den ve Milli Mücadeleden haberi olmadığı yolundaki sözler doğru değildir. İstanbul halkı,bütün Türk milleti gibi,Milli Mücadele'yi bilmektedir ve ondan yanadır. Bu mücadeleyi bilmezlikten gelen ve ona karşı görünen kimselerle bunların yardakçıları azdır ve milletçe de tanınmaktadır."
Sayfa 141Kitabı okudu
Meclis,Misak-ı Milli'den kesinlikle taviz verilmemesini istedi
Sayfa 142Kitabı okudu
Prof.Dr. İ.Şerif Kaymaz'ın belirttiği üzere; Milletler Cemiyeti, anlaşmazlığın gündemine girmesinden başlayarak o kadar çok "dolap" çevirmiş, öylesine tek yanlı tasarruflarda bulunmuş ve o denli hak ve kural tanımaz bir anlayışla hareket etmiştir ki, karar aşamasında "yetki aşımı" yapması sürecin bütünü içinde adeta basit bir ayrıntı gibi görünmektedir.
Sayfa 113Kitabı okudu
Reklam
Burada şunu tekrar belirtmek isteriz ki, Lozan'da kendi lehimize isteyip de çözemediğimiz meselelerden veya ulaşamadığımız hedeflerden vazgeçmiş değiliz. Aşağıda ayrıntılı bir şekilde anlatacağımız üzere nitekim bu meselelerden bazıları (Möntrö, Hatay) Lozan sonrasında diplomatik yollarla çözülmüştür. Bazıları (Musul, Adalar vb.) bugüne intikal etmiştir. Bugüne intikal etmiş olan meseleler bugünkü ve yarınki Türk çocuklarının çözecekleri milli meseleler olarak ortada durmaktadır.
Bu antlaşma, Türk milletine karşı, yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevres Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük bir suikastın sonuçsuz kaldığını gösterir bir belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş bir siyasi zafer eseridir!
Batılı devletlerin teşvik ve desteğini de arkasına alan Ermeniler, Osmanlı'nın kendilerine sağladığı her türlü hoşgörü ve haktan yararlanarak yaklaşık on asra yakın birlikte yaşadıkları Müslüman Türklere karşı devletin zayıfladığı dönemde ayaklanmaya başlamışlardır. Berlin Antlaşmasından sonra başta Rusya olmak üzere ,bölgede emelleri olan Avrupa Devletleri, Ermeni meselesini Osmanlı Devleti'ne karşı bir baskı aracı olarak kullanmışlardır. Büyük devletlerin desteğinden cesaret alan Ermeni milliyetçileri Doğu Anadolu'da bağımsız bir Ermenistan kurmak amacıyla harekete geçmişlerse de Osmanlı Devleti'nin hiç bir yerinde çoğunluk oluşturamamaları nedeniyle bağımsız Ermenistan'ı kurmak için gerekli olan maddi unsurlar olan nüfus çoğunluğu ve sınırları belirli bir bölgeye sahip değillerdir. Bu nedenle, Ermeni milliyetçileri Osmanlıya karşı mücadelede yöntem olarak terörü seçmişlerdir.
Sayfa 211Kitabı okudu
Hangi kahramanlar gecesi? Kahramanlar öldüler. Bu gece dalkavuklar gecesi.
Bize Turkuvaz salonlarında hocalarına kasidekar nutuklar söyleyen genç lazım değildir. Köye inen, fışkı ve toprak kokularına alışkın nasırlı köylü eli sıkacak,onu bıkmadan dinleyecek genç lazımdır. Bize yalnız dans etmesini, iyi giyinmesini, kur yapmasını ve âşık olmasını bilen gencin lüzumu yoktur. Bize bugün mesleğinde usanmadan çalışacak, yarın hudutta göz kırpmadan olabilecek genç lazımdır.
Sayfa 140Kitabı okudu