Sevmediği işlere ve eşlere iteklenenlerin, çalınan hayatların coğrafyasıydı bu. "Hayat hırsızlığı" diye bir suç olmalıydı. Başkasının hayatını çalmaya yeltenen her kim varsa içeri tıkılmalıydı. İlk başta içeri tıkılmayı hak eden, insanın kendisiydi.
İnsanın tek doğumu annesinin onu doğurduğu gün değildi; hayat onu defalarca kendini yeniden doğurmaya zorluyordu. İnsan, farkında olmasa bile, kendini yavaş yavaş yeniden doğuracak kudretle donatılmıştı.
Deja vu, ilk kez yaşadığın bir deneyimi sanki daha önce de yaşamışsın hissi demekti. Vuja de ise bunun tam tersiydi. Aşina olduğun bir şeyi taptaze bir perspektiften görmek, eski sorunlara yeni bir yerden bakmak demekti.