‘Yaşamın belirsizliği ölümün belirsizliğinden daha ürkütücü.’ dedi.Gözlerini duvardaki saate dikti ve devam etti. ‘Yine de olmak, dayanmak, direnmek,kabullenmek ve hatta baş kaldırmak gerekir.Çünkü yaşamın özü bu. Ve her ne, ne ise özüdür,özündedir ve özünden dolayıdır.’ Bunun onunla ilk ve son konuşmamız olduğundan bi haberdim. -Burcu-
Bilindiği üzere koyunlar ne kadar ot yediklerini çobanlarına göstermezler, fakat yediklerini hazmedip, onları süt ve yüne dönüştürüler. sen de cahillere vecizeler döktürmekten sakın. Hazmettiklerini davranışlarınla göster.
Bu dünyada ziyafete çağrılmış bir misafir gibi hareket etmen gerektiğini unutma.Yemek önüne geldiğinde elini kibarca uzatarak bir lokma al. Tabağı önünden kaldırıyorlarsa buna mani olmaya çalışma.Yemek önüne gelmemişse istemeğe kalkışma,sıranı bekle. Çocuğa, kadına, makam ve mevkiye, servete karşı da tutumun bu olsun. Böyle yaparsan tanrıların sofrasında oturmaya layık bir insan olursun. Sana verileni almaz, küçümsersen, o zaman yalnız tanrıların davetlisi olmakla kalmaz, onların dengi olur, onlarla birlikte hükmedersin.
Yaşamın hipnotik alanına girmekle yaşama konsantre olmak taban tabana zıt iki kavram. Birinde ezbere yaşarken diğerinde ise olabildiğine ayıksın.Birinde geçmişi yinelerken diğerinde geleceğe yol açıyorsun. Akışta olabilmek ise bunun tam ortasında bir yerlerde. -Burcu-