Kitabın ilk bölümünde anlatıcıyı ve çetesini tanıyıp işledikleri suçlara tanıklık ediyoruz. Soygun, şiddet, konut dokunulmazlığının ihlali, tecavüz, cinayet, ne suç ararsan bunlarda var. Alex’in kendi iradesiyle iyi biri olmaya çalışıp topluma kazandırılmasının mümkün olmadığı gayet ortada.
İkinci bölümde iki senelik hapis cezasından sonra hiçbir şey değişmediğini, sadece daha iyi yalakalık yapmayı öğrendiğini görüyoruz. Suçluları iradeleri dışında iyilik yapmaya ve kötü düşünceden iğrenmeye zorlayan yeni bir bilimsel araştırma geliştirilmiş, Alex de ilk denek oluyor. Kitabın bu kısmında “İyilik nedir?”, ”İyi insan nedir?” diye düşündürtüyor. Özgür irade ve toplum faydası arasında bir seçim yapıyoruz.
Kitap buraya kadar çok güzel ilerliyor.
Son bölümde birsürü alakasız olay dönüp dolaşıp berbat bir ana fikre bağlanıyor: “Gençlikte olur öyle şeyler. Suça istek olur, cinayet de işlenir. Yetişkin olunca geçer bunlar. Bilinçsizce iyi biri olacağına kendi iradesiyle kötü olsun.”
Kitabın son elli sayfası yokmuş gibi davranırsam bana birçok duyguyu hissettirebilen bir kitap oldu. Bu sebeple başarılı buldum, gayet de sürükleyiciydi.