Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Nur

Nur
@buyuluorman
Hayatımın seyrüseferinde bir takım okuduğum kitaplar
11 okur puanı
Aralık 2019 tarihinde katıldı
Tek bir kimse yoktu ki gözyaşlarının tuzunu tatmış olmasın, çok sevmekten ya da yeterince sevmemekten dolayı acı çekmiş ve kendinden bir kısmı çok çalışmanın arkasına saklayıp kapatmış olmasın. Ve bir kişi bile yoktu ki, kalbinin o hassas çeperine pişmanlıklardan meşum bir kazık ya da acıların anısına tozlu bir tabela çakılı olmasın.
Sayfa 247Kitabı okudu
Reklam
Fakat kalplerle oyun olmayacağını bilmek gerekir.
Sayfa 175Kitabı okudu
O zaman, Tanrım, merhametinde bize huzurlu bir yer ver Mutlu bir istirahat ve sonunda, barış ver
Sayfa 163Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bizim çıkışımız ol, Tanrım Bu cefakâr, engebelerle dolu günün sonunda, Uzayan gölgelere ve çökmekte olan akşama kadar. Bu kıpırtılı dünya sakinleştiğinde, Hayatın ateşi düştüğünde, Tamamlanacak bizim görevimiz de.
Sayfa 162Kitabı okudu
“Kalıyorum çünkü nasıl affedeceğimi bilmiyorum; geçmişin dekorları içinde dolaşıp duruyorum.” “Kimi affetmek zorundasın?” diye sordu Acciavatti. “Babamı,” dedi Pietro. “Yaptığı şeyi biliyorum, ama altındaki sebeplere dair hiçbir fikrim yok. Bir Hıristiyan da olmadığıma göre, anlamadan affedemem.” “Öyleyse tüm hayatın boyunca maruz kaldığın acının kurbanı olmaya devam edeceksin.”
Sayfa 153Kitabı okudu
Reklam
Ve nedir ki yaşamak dediğimiz, eğer sevmek için değilse?
Sayfa 121Kitabı okudu
Clara büyük piyanoya gitti ve dorukların baş döndürücülüğüyle kendisini yakalamış olan bu Rus sonatını çaldı; dinleyenler biliyorlardı ki insanlar böyle yaşamalı ve böyle sevmeliydi; bu öfke ve bu huzurla; bu denli yoğun ve hiddetli; fırtınaların ve toprağın renkleriyle bezeli, şafak vaktinin maviye boyayıp sağanakların kararttığı bir dünyada.
Binalar
Çöken karanlıkla birlikte etrafa, geri gelen ılık meltemle keyiflenen neşeli bir insanlık yayılıyorsa da, Clara’nın bu karanlıkta seyredebildiği tek şey bir ölü taşlar yığını ve canlıların kendilerini bile isteye gömdükleri bir mezarlıktı, o kadar.
Şu bir gerçekti ki hiçbir insan şimdiye kadar onun ruhuna dağların değdiği gibi değmemişti.
piyano
Küçük kız çalmaya başladığında hissettiği acı, içinde bir yerlerde olduğunu kendisinin bile artık bilmediği bir kederle el ele tutuşmuştu... zevklerin zalimliğinin hatırlandığı o kısacık anlar...
Reklam
Depresyonların da kendilerine ait bir ömrü var. Her şey gibi, her şey kadar. İki şekilde bakmak mümkün bu hususa. 1. “Eğer vakti gelmeden depresyondan çıkılmıyorsa, ben ne yapabilirim ki?” diyen karamsar bakış açısı. 2. “Eğer vakti gelmeden depresyondan çıkılmıyorsa, depresyon bana ne yapabilir ki?” diyen iyimser bakış açısı.
Sayfa 293Kitabı okudu
“Öyle ya. Bizler de ana karnında bebekleriz. Vakti gelince bu rahmi terk etmemiz lazım. İlelebet burada kalamayız. Ama biz buradan çıkmak istemiyoruz. Zannediyoruz ki dünyayı terk edersek öleceğiz. Ölünce de yok olacağız. Oysa ölüm dediğin başlı başına bir doğumdur aslında. Ölünce bu rahimden çıkacağız. Doğacağız sonsuzlukta. Bunu bir idrak edebilsek korkmazdık ölümden. İdrak edemediğimiz için korkuyoruz. Doğar doğmaz ağlayan bebekler gibi biz de bu dünyadan ayrılmayalım diye ağlıyoruz.”
Sayfa 232Kitabı okudu
“Niçin ha bire yapmaktan ya da başarmaktan bahsediyorsun? Unutma, bir şey yapmaya çalıştıkça, yapamama korkuna yenik düşersin.”
Sayfa 231Kitabı okudu
Hiç düşündün mü bazı anneler niçin çocuklarıyla konuşurken, özne olarak birinci çoğul şahıs kullanırlar devamlı? “Acıktın mı?” demezler mesela, “Acıktık mı?” derler. “Pislendik mi? Yaramazlık mı yaptık? Susadık mı?...” Çocuk düşer, dizi kanar. Annesi başlar: “Ay canım, düştük mü, yok bi şey, acımadı acımadı...” Nereden biliyorsun acıyıp acımadığını? Sen değilsin ki düşen, çocuk.”
Sayfa 227Kitabı okudu
Yaşadığımız hayatın ne denli geniş ya da dar olduğu bizim taşıdığımız cesarete bağlı. Anais Nin
Sayfa 134Kitabı okudu
41 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.