Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ve bazı yaraların tamiri ne kadar özenle yapılmış olsa da kan, dışarıya mutlaka kızardı. Yarayı ne taşıyanın ne de onaranın ihmalkârlığı söz konusu olabilirdi bunda. Yaranın doğasıyla ile ilgiliydi sadece bütün bu olanlar.
Reklam
Peki zaman her acının ilacı, değil miydi? Gözden ırak olan, gönülden de ırak olmuyor muydu? Aşk bile olsa her şey, eninde sonunda bitmiyor muydu? BİTMİYORDU... bir adım sonrası, ölüm.. Ölünmüyordu... sürüp gidiyordu...
Acıyla savrulduğunda, iki değirmen taşı arasındaki buğday tanesine benzedi en fazla... Savunmasız... İki büklüm savrulurken bile, isyansız!... Kimi; coşkun, azgın atıp duran bir ana damar kesiği, kimi; bir taşın kanaması gibi ağır ve sessiz, kanadı durdu. Bir karar tutturamadı, kalbi sormuyor ki!!! Bir o duyguya gitti, bir bu duyguya geldi. Kimi nefret etti, kimi yeni baştan sevdi...
Keşke bitenin, neye bittiğini anlasaydı. Ölü bir balık gibi böyle, kıyıya vurup durmasaydı.. -'Tanrım...' dedi. -'Kalp bilgimi arttır. Ki; olup biteni daha iyi anlayayım. Anlarsam, dayanırım...'
Kimselere görünmek istemedi, kimseleri göremedi. Ateş, istila etti bedenini. Kasvet, bütün ruhuna sirayet etti. Yüzlerce düşüncede battı.
Reklam
Olan, olmuştu... bunu anladı da; olanı içine nasıl sığdıracak, nasıl hazmedip sindirecek...bunu anlayamadı. Bir daha toplanması mümkün olmayan bir kırılışla kırıldı, içinin kayığı...
Dünya, aniden bitmiş...bundan sonrası, ölüm gibi... Ölmedi. Bundan sonrasını da yaşadı. Bundan sonrası? Taşıdı... taşıdıkça, ağırlaştı...
Sanki büyük bir katta 'ol' denmiş de, kader gerçekleşmiş gibi...
Reklam
Ölüm ne kadar kesinse zamanı ve mekânı o kadar belirsizdi.
Bir şeye hayat vermeye kalkışan,onun içinde yaşamayı göze almalı.
Belli ki büyük değişimler kadar geri dönüşümler de emeğe ve sabra muhtaçtı.
Lâkin bazı yaraların tamiri ne kadar özenle yapılmış olsa da kan,dışarıya mutlaka sızardı.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.