“Kader maddesini okumadığım kitap kalmadı, altından kalkamadım. Ne kadar kolaymış oysa; sonunda bıraktım kendimi kadere. Amennâ. Her yanım kaza belâ. Her belâda bir belî. Amentü billahî.”
Kırılıyordu, demek kalbi vardı ama bir kez kırılınca bir daha toplanmıyordu. Toplansa bile bir daha eskisi gibi olmuyordu ve kalp bu yüzden en fazla da cama benziyordu...
Kimsenin yazısı onunki gibi değil, kimsenin cümlesi o degildi. Onun cümleleriyle kırılırdı dünyanın sınırları, demem o ki herşey onun cümleleriyle biter yine orada başlardı.
Okuduğum her satırda beni çocukluğuma götüren kitap...Ve o kelimelerin sahibi Nazan Bekiroğlu...Kimileri için ağır gelebilir belki ama ben keyifle okudum. Hele "İsimle Ateş Arasında" kitabındaki Nihade'ye dair bölümü görünce nasıl mutlu oldum anlatamam. Öykücü, öykülerinden çıkardıklarımı kalbimde saklayacağım daima...
... camın özü kum, kumun aslı taş. Ne camı kırmak ne de taşı horlamaktı niyetim.Taş ile camı birleştiren kalemin kalbine en evvel ben hamd ettim. Ama düştüm, camın kırılganlığına, taşın sertliğine. Camın tannânına taşın sessizliğine.