Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yorulmuşsundur. Bazen boş gün yaratırsın kendine. Bugünkü boş günden hoş bir şey çıktı. Bu başıboşluğa ortak edecek birilerini de buldum. Bakınız, aşağıda:) (Kiminizden bahsetmeyi unutmuş olabilirim, yazım yanlışı yapmış olabilirim; dedim ya boş günüm. Hoş görün.😊) Ece Temelkuran’ın BU DA GEÇER’inden rastgele, şansınıza
"..çıkıp kaldırımlarda ağladım, sen beni bulursun diye sokaklarda koştum.''
Sayfa 122Kitabı okudu
Reklam
Cinsel şiddet kadınlarla sınırlı değildi. Bir kadın, ilk eşinden olan oğlunu, ikinci eşinin taciz ettiğini anlamıştı. İlkokula giden oğlunun öğretmeni sayesinde olaydan haberdar olur olmaz kocasını öldürmüştü. Kocasını kasap bıçağı ile 42 yerinden bıçakladığını, ardından üzerine kolonya döküp yaktığını, sonunda tüm evi yaktığını ve dışarı çıkıp izlediğini söylemişti.
Eve girmek istemezdim, korkardım, sesimi de çıkaramazdım. Kaç saatlere kadar 'tarlada çalışıyorum' derdim de gidemezdim. Tam 38 sene o eve girmemek için, ne çileler çektim. Ben evde olup da o akşam geldiğinde, kolumda hırkama bıçak saklayıp açardım kapıyı, bir şey yapacağımdan değil ya. Tam 38 sene ben öyle açtım kapıyı. En son günü yine dövmeye başladı, kaçtım. Kapıya kadar ulaştım, kapıyı kilitlemiş yine anahtarı cebine koymuş, geldi arkamdan saçlarımdan tutup sürükleyince, ben de elimdeki bıçağı vurdum sonra balkondan atladım, orada bayılmışım. Ayılınca söylediler öldüğünü...
Bu kitap, kadınlara özgü duran o ölümcül sessizliğin, sanıkların sırat köprüsü sayılan duruşma salonlarına kadar sirayet etmesine olan şaşkınlığımızdan doğdu. Kocasını öldürüp de sanık sandalyesinde tek kelime edemeyen o kadınları bir kez görmek, neden öldürdüklerini değil de neden sustuklarını sorabilmek için cezaevlerinin yolunu tuttuk.
Çocukları okuldan alacakmış, aldırmam dedim. Onun üzerine bizi dövdü. Sonra tüfeğini doldurdu. Evin içinde biz önde o arkada kovaladı. Yoruldu, "Hele bir uyuyum, uyanayım seni öldürecem," dedi bana. Tüfeği duvara yaslayıp, uyudu. Daldıktan sonra tüfeği aldım, vurdum. Şimdiye kadar çocuklarım için katlanmıştım ona, çocukları da okuldan alacaksa niye katlanayım, dedim. Vurdum. Sonra da Jandarma'ya yürüdüm, teslim oldum. Hiç pişman değilim, keşke daha önce yapsaymışım.
Reklam
Görüştüğümüz kadınların hemen hepsi mağdur kimliği taşıyordu. Yoksulluk, şiddet, sapkınlık, çocuklarına yönelik eziyet hayatlarının neredeyse olağan parçaları haline gelmişti. Bu durumdan kurtulmak için de mücadelelere girişmiş hemen hepsi aynı yolları denemişlerdi. Sırayla baba evine, polise, mahkemeye gidip de eli boş dönenler hatta intiharı bile deneyenler vardı.
Çok döverdi, anlatamam o günleri. Polise, karakola çok gittim. Hatta artık bir yerden sonra sırf deşarj olmak için gidiyordum karakola, onlarla konuşuyordum. Derdimi anlatıyordum. Konuya komşuya, arkadaşlara utanıyordum. Polisler dinliyorlardı sonra onu yakalayıp getiriyorlardı. Eşim eve döndüğümüzde "Sen beni nasıl şikayet edersin," diye bu kez daha çok dövüyordu.
Bir kadın 12 yaşında evlendirildiğini anlatmıştı, bir diğeri 14. Hepsinin de evlendirilme nedeni aynıydı: "Yabancıya gitmesin."
Kadınlar cinayetleri planlamamıştı. Cinayet araçlarının genelde ekmek bıçağı olması da bunu gösteriyor. Avluda bulduğu keser, babasının duvarda asılı tüfeği, kömürlükte bulunan balyozu ve evdeki piknik tüpünü kullanan da vardı.
63 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.