Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ey kızıl goncaları sesiyle coşturan kadın, Kalbine bulaşıp da bitmeyen aşklar göster bana. Dokunmak gibi olsun kızıl saçlarına. Zira yorgunum zorlu hayallerden, Beni faili meçhul aşklara sakın bırakma. Cansel Işık
'O kadar da önemli olmadığımı' anladım. Bu yaralayıcı oldu açıkçası. Yani yaralayıcı derken, kırıcıydı bunu fark etmek. Ben sandım ki... Ben ne sandım ki, ben ne sanabilirim, sanmalıyım? Benim bir şey sanmaya müsait bir durumum mu var ya da vardı ki ben bir şey sandım! Aptallık etme kızım Cansel, işte böyle önemsiz olduğun kabak gibi ortaya çıkar, dedim. Ama ne olurdu sanki ben de biraz olsun önemli olsaydım? Kendimi kıymetli bir şeymiş gibi hissetseydim, hissettirdiğim gibi hissetseydim? Ne olurdu sevgi de, aşk da, bir insan olduğumu hissetmek münasebeti de bana da gülseydi? Niçin her şey ters etki yaratmak zorundaydı, bir kez olsun eşitlik sağlanamaz mıydı şu hayatta? Bir kez olsun sevdiğim insanlarla bunun oyununu oynayabilseydim, ne olurdu!
Reklam
Benim adım Cansel Endevdigim yemek lahmacun,mumbar,şırdan, kebab Hayat çok zor Her zaman daha da zorlaşıyor...
Clary

Clary

@aconfusedgirll
·
02 Nisan 16:36
Ben Sena Fazla umursamazdım Hala öyleyim...
Feri Cansel'in öldürülmesi
1979'da İzmir'de tanıştığı ticaretle uğraşan Melih Ük'e aşık oldu. Sonra Melih Ük de İstanbul'a taşındı birlikte yaşamaya başladılar. Hatta Moda'da Zümrüt adını verdikleri bir market açtılar. Kıskançlık ve ekonomik sorunlar ilişkilerinde krize neden olurken, Cansel'in ölüm fermanı da yazılıyordu. 1983 yılında gelindiğinde daha çok gazinolarda şarkı söyleyerek hayatını kazanıyordu. Ertesi sabah Bursa'ya gitmek için hazırlanan Feri Cansel, evde kızı Zümrüt, arkadaşları Pakize Songül Hay ve Seyfi Dursunoğlu ile birlikte oturuyordu. Eve geç saatte gelen Melih Ük, zil zurna sarhoştu. Ölümünü kızı anlattı Feri Cansel'in ölümünü kızı Zümrüt şöyle anlatıyor: Annem bazı şahsi eşyalarını almak için gelen Melih'le tartışırken ben odamdan çıktım. Annem ağlıyordu. Bir ara içeri girdim. Melih'in elinde silah vardı. Önce şakayla annemi korkuttuğunu sanmıştım. Silah sesleriyle içeri tekrar girdiğimde annemin duvara sürtünerek yere düştüğünü gördüm.. Tekrar silah patladı ve şuursuzca annemin üzerine kapandığımı hatırlıyorum. Bu ara namludan çıkan kurşunlardan biri alnımı sıyırarak geçmişti. Feri Cansel'in katili Melih Ük Cinayetten iki gün sonra Melih Ük, Moda'da yakalandı. Karakolda, Feri'nin kendisini kovmak için silahı eline aldığını bu sırada yaşanan karmaşada silahın ateş aldığını pişman olduğunu söyledi. 1984 günü duruşmada Kemal Melik Ün, 15 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırıldı. Ancak 7 yıl cezaevinde kalan Ük, aftan yararlanarak cezaevinden çıktı.
Feri Cansel'i sevgilisi 39 yaşında öldürmüştü
Türk sinemasının seks filmleri furyasına girdiği 1974-1978 yıllarında yıldızı parlamış bir sinema oyunucusudur. Kariyerine daha olağan filmlerde, çoğu kez şuh kadınları oynayarak başlamışsa da zamanla "B" tipi erotik filmlerin vazgeçilmez oyuncularından biri haline gelmiştir. Bu konumuyla Zerrin Egeliler, Arzu Okay, Zerrin Doğan, Figen Han gibi aktrislerle aynı kulvardadır. 1944 yılında Lefkoşa'da doğan Feri Cansel sonradan Birleşik Krallık vatandaşı olmuştur. Türkiye'ye geldikten sonra daha kolay iş bulabilmek için bir apartman görevlisi ile bir formalite evliliği yapmıştır. 1960'lı yıllar ve 1970'li yıllarda günün koşullarına uygun piyasa filmlerinde rol aldıktan sonra, ismini 1970'lerde erotik filmlerle duyurmuştur. Erkeksi tavırları, küfrün eksik olmadığı konuşma tarzı ile "Kasımpaşalı Emmanuelle" olarak lanse edilmiştir. Zümrüt Cansel`in annesi olan Feri Cansel, 2 Eylül 1983 tarihinde Lefkoşa da nişanlısı Melih Ük tarafından öldürüldü.
Psikolojim o kadar bozuk ki Kısmetse Olur Cansel'in çıkardığı şarkıyı severek ve üzülerek dinliyorum
Reklam
Feri Cansel 'i nişanlısı öldürdü, Bergen 'i kocası öldürdü ve hepsinin öldürüldükleri ay Ağustos.Bu da ilginç.Zerrin Egeliler ise en şanslı kadın bu konuda.Evli ve düzgün bir aile hayatı var kadının.
Mehsa Jina Emini'nin Ardından İran
Protestoların başarısız olmasının başında karizmatik lider eksikliği geliyordu. Hareketin lidersiz olması, sosyal medyadan yönetilmesi mobilizasyon eksikliğini doğurdu. İran diasporasının da muhtemel kurtarıcı olarak gördüğü Devrik Şah'ın oğlu Rıza Pehlevî'yi bu hareketin lideri olarak ön plana çıkarma isteği yine başarısızlıkla sonuçlandı çünkü Rıza Pehlevî, Ayetullah Hamaney'e rakip olabilecek biri değil. Kaldı ki teokratik bir yönetime karşı yozlaşmış bir monarşinin savunulmaya ne kadar değer olduğu da tartışılmaya değer. Cansel Tan Kaynak: youtu.be/JAfClx6TeIo?si=...
Bir toplumu yok etmek mi istiyorsunuz? Algılama biçimlerini değiştirin. Böylelikle zihinleri köleleşsin, beyin ölümü gerçekleşsin, istenilen şekillerde yönlendirilebilecek hâle gelsin. Renkli devrimler mi yapacaksınız, türlü operasyonlar mı tezgâhlayacaksınız, bir ülkeyi kaosa mı sürükleyeceksiniz, dolayısıyla siyasî, ekonomik ve stratejik olarak kontrol altına mı alacaksınız? Hiç dert etmeyin: Elinizde medya gibi bir silahınız var. Medya bombardımanına tutun: Kitlelerin algı biçimlerini değiştirmeniz, zihinlerini istediğiniz şekillerde biçimlendirmeniz, yönlendirmeniz kâfidir. O yüzden bütün küresel, bölgesel ve yerel operasyonlar, önce medya'larda yapılıyor, sonra -gerek kalırsa- meydan'lara taşınıyor. O yüzden zaferler, savaş meydanlarında verilen askerî savaşlarla kazanılmıyor artık: Medyalarda sürdürülen medyatik savaşlarla kazanılıyor. Bir ülkeyi, medya bombardımanına tabi tutarak dize getirmeniz, silahlarla savaşarak dize getirmenizden hem daha kolay hem de çok çok daha az maliyetli ve külfetli zira. TÜRKİYE'DE MEDYA CİNAYETİ! İşte Türkiye'de yapılan şey tam da bu. Bu ülkenin medyası yok. Bu ülkenin kültürel değerlerini, anlam haritalarını, medeniyet iddialarını eksene alan, tartışan bir medya rejimi yok bu toplumun. Yabancılaştırıcı, yozlaştırıcı ve sığlaştırıcı sömürge kafalı bir medya rejimi hâkim ülkede. Pespaye diziler, iğrenç televizyon programları, kültürel değerlerimizi lime lime ediyor, kurşuna diziyor: “Özgecan, Cansel... katilleri” yetiştiriyor! Medya, ahlâkî normlarımızı, kültürel değerlerimizi delik deşik ediyor. Ahlâksızlığı, yozlaşmayı, sığlaşmayı norm hâline getiriyor!
181 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.