Atatürk dinle, İslam’la kavgalı bir insan değildir. O, dini, İslam’ı siyasi, ticari ve şahsi menfaatleri için kullanan insanlarla kavga etmiştir. Ve hayatı boyunca Müslüman Türk milletinin, İslam’ı, Kur’an ve hadis gibi asli kaynaklarından doğru bir şekilde anlayabilmesi için gayret göstermiştir.
Dr. Ali Güler
Türklerin Büyükleri, Cansu Canan Özgen imzasıyla yayımlanan bir kitap. İçinde Gök Türkler'den, Türkiye Cumhuriyeti'ne kadar uzanan süreçte, Türk tarihinde iz bırakmış 8 farklı isimle ilgili röportajlar var. Bu röportajlar, konusunda uzman tarihçi akademisyenle ile yapılmış. Konu seçimi gayet iyi, muhataplar da işinin ehli, hakiki tarihçiler olunca
Kaynaklarda bazen bu gibi yanlış bilgilere, yakıştırmalara rastlanıyor. Mesela bir kaynakta Gazneli Mahmud'un Hindistan fetihleri Selçuklu Sultan Muhammed Tapar'a nispetle anlatılıyor. Tarihi hakikate uygun olanla olmayanı ayırmak lazım. Tarihçilik de işte burada başlıyor. Bu yanlış bilginin yerleşmesinin bir sebebi de batıda kaleme alınan bazı çalışmalar ve özellikle romanlar. Bir kez daha üzerine basa basa söyleyelim ki, Hasan Sabbah ile Nizâmülmülk arkadaş değiller, akran değiller, aynı medresede eğitim görmemişler.
Zaten "mecburiyet olmadıktan sonra her savaş bir cinayettir" derken bunu kastetmiştir. Asıl savaş şimdi başlıyor derken haklıydı çünkü 1933'te, 1912-22 arasındaki savaşların faturası olarak, 15 milyonu bulan Türkiye nüfusunun yaklaşık 1 milyonu kör, topal ya da çolaktı, yani sakattı. Yine 1917'de ordu sağlık bürosunun yaptığı bir araştırmaya göre, halkın %14'ü sıtmalı, %9'u frengiliydi. Köylülerin %72'si bitli olup, her an tifüse yakalanabilecek durumdaydı. İşte Atatürk ve arkadaşları bunların savaşını da vermişlerdir. Mesela Samsun'a çıkışından beri onunla olan, Dr. Refik Saydam gibi seçkin bir sağlık bakanının arkasında yokluklar içinde kavrulan bir sıhhiye ordusu vardı ve beraber çok şey başardılar. Hıfzıssıhha Enstitüsü açıldı; penisilin ve sülfamitlerin icadından evvel frengi, sıtma ve tüberküloz gibi salgın hastalıkları önlediler. Bunlar kolay işler değildi. Yine mesela kadın hakları konusu... Cumhuriyet'ten evvel, Türkiye'de kadın hareketlerinde, kadının aydınlanmasında bir atılım vardı. Ancak Cumhuriyet, bu hareketleri yönlendirmeyi, kanunlaştırmayı, sistemleştirmeyi başardı. Kadının toplum hayatındaki yerini, üstelik birçok Batı toplumundan önce kadınlara seçme-seçilme hakkı vererek sağlamlaştırmış olması, Cumhuriyet'in en önemli kazanımlarından biridir.
Sayfa 268 - Kronik Kitap, 3. Baskı: Ağustos 2021 | Mustafa Kemal Atatürk, İlber Ortaylı
Tarih dizilerden öğrenilmez ama ilgi çeker ve doğru tarihin peşinde koşma yolunda bir merak uyandırır. Bizim için tarihle hiçbir behresi olmayan kesimlerin diziler vasıtasıyla ne olup bittiği konusunda aklına bir ufak şüphe düşmesi önemlidir ama doğru okumalar yapmak gerekir.
Sayfa 205 - Kronik Kitap, 3. Baskı: Ağustos 2021 | Kanuni Sultan Süleyman, Feridun M. Emecen
“ Öyle bir gün geliyor ki, insan olması gerektiği yerde olmak istiyor. Ama kimi kez yaşamak için, intihar etmekten daha çok cesaret gerekiyor.. ”
ll Albert Camus- Mutlu Ölüm
Atatürk'ün görüşlerine ve Ziya Gökalp gibi isimlere baktığımızda Türk milliyetçiliği, kültür milliyetçiliğidir. Çok açık, bunun tartışılacak tarafı yok. Zaten gen milliyetçiliğinin olması bence saçmadır. Çağımıza da uygun değil. Şöyle tanımlarım bunu; yüksek dağlardan kaynağını alan ve 4.000 km boyunca akan bir ırmak düşünelim. Bu ırmağa sağdan soldan katılımlar da olmuştur. Ama ırmağın adı değişmemiştir; Türk'tür.
"Süleyman uzun saltanatı (1520-1566) ve Avrupa politikasında oynadığı belirleyici rol dolayısıyla Batıda kendisinden en çok söz edilen Osmanlı sultanıdır. Francois de Bellefort, krallarının Süleyman'ın adaletini örnek almalarını öğütler. Fakat oğlu Mustafa'yı idam ettirmesi üzerine bu olumlu imaj değişir. Onun Hürrem'in nüfuzu altında zalim bir tiran olduğu ileri sürülür, hatta bu olay tiyatro eserlerine konu olur."