Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Cansu Akdağ

Cansu Akdağ
@cansuakdaag
Hellenistik devrin evren hakkındaki görüşüne göre, insanlık aslında bir birlik oluşturmakta ve muhtelif kültürler ancak bütün insanlığın malı olan tek ve değişmez evrensel gerçeğin çeşitli biçimlerde ifade edilmesinden meydana gelmiş bulanmaktadır.
Sayfa 268 - Ekin
Reklam
Ekonomi temelinde köle emeği olan bu toplumların yarattıkları sanat eserleri, köprüler, tapınaklar, mezar antları, bugünün araştırmacısında bir yandan hayranlık uyandırırken, bir yandan da köle emeğinin sömürülme boyutlarını açıklamaktadır.
Sayfa 17 - Ekin
Hititlerde tarih yazıcılığı diğer Eskiçağ milletlerine göre oldukça gelişmiştir. Çünkü onların inancına göre, kralların yaptığı işleri yazmak, tanrıya bir nevi hesap vermektir. İşte bu yüzdendir ki, olayların tam ve doğru olarak yazılması gerekir ve öyle yapılmıştır.
Sayfa 5 - Ekin

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
407 syf.
9/10 puan verdi
Suyu Arayan Adam
Suyu Arayan AdamŞevket Süreyya Aydemir
8.5/10 · 3.466 okunma
Tabiat ana hem zalim, hem lütufkârdır. O, ne sever, ne de acır. O, yalnız kendi kanununa uyar. Soğuk dondurur. Sıcak yakar. Fırtına dalları kırar, gövdeleri devirir. Hasarat hakkını ister. Adına "çiftliğim" dediğim şu bir avuç varlık, adına tabiat kanunları dediğimiz o haşarı kudretin elinde savrulur durur. Ama insan denilen yaratık, yılmaz ve toprak ana her seferinde emreder: — Yeniden başla! Her gelen afet karşısında sizin hakkınız, sadece bir anlık acı bir tebessümden ibarettir. Güler, geçer ve yeniden başlarsınız.
Sayfa 403 - Remzi KitabeviKitabı okudu
Reklam
Epiktetos’un kandili ;
Kaybettim deme, geri verdim de! diye söze başladı Sonra: Hayat, bir ziyafetten başka bir şey değildir. Yemek ne kadar sürmüşse, ziyafet orada biter. Kolun bu sofrada nereye kadar uzanmışsa, nasibin o kadardır.
Sayfa 399 - Remzi KitabeviKitabı okudu
Halk, ideolojinin, bir fikir sistemi olarak daima dışındadır. O, şiarları sadece benimser. Bu şiarlar, sadece hareket formülleridir. Halk, dinlerin kendisine vaat ettiği cennetler gibi, inkilapların da yalnız basit ve anlaşılması kabil olan hedeflerini arar. Bu hedefler ise, ister istemez bir fikir temelinden ziyade, şartlara, hislere göre işlenirler.
Sayfa 373 - Remzi KitabeviKitabı okudu
Vaktiyle mektep bizi, ilk hayata ateşli bir Turancı olarak atmıştı. Sonra Turan için ve Turan topraklarında çetin mücadele yılları yaşamıştım. Gerçi bu davanın, benim için şimdi ve bu ocağın onu ortaya koyduğu şekilde, artık bir çekiciliği yoktu. O şekilde Turancılık, bir fantezi, yahut bir ütopya idi. Realitelerin terazisine konulduğu zaman hiçbir sıklet arz etmiyordu. Bu neticeye ve hükme, yıllarca süren madde ve ruh mücadelelerinden ve bir sıra hayal kırıklıklarından sonra varmıştım.
Sayfa 364 - Remzi KitabeviKitabı okudu
Kafamda her şey, sanki formülleşmişti. Kalıplara, şablonlara uydurulmuştu. Bütün kavramlar klişeleşmişti. Ben dünyayı ancak bunların perdesi arkasında görüyordum. Ne kadar değişmiştim.
Sayfa 304 - Remzi KitabeviKitabı okudu
“Beşerin böyle dalâletleri var, putunu kendi yapar, kendi tapar.”
Sayfa 253 - Remzi KitabeviKitabı okudu
Reklam
İttihat ve Terraki ;
Halktan geldiler. Fakat kısa zamanda halktan koptular. Birer halk adamı, hatta birer efsane kahramanı gibi çıktılar. Fakat hemen birer sorumsuz klik adamı oldular. İstibdâda karşı ayaklandılar. Fakat getirdikleri de bir nevi istibdat oldu. ….Milletin iman ve ümidini suistimal ettiler. Bir defa elden çıktı mı, bir daha kazanılamaz olan bu hazineyi israf ettiler. Milletin varlığını koruyamadılar. Devleti toptan havaya savurdular. ….Bunun neticesinde, tarihimizin en idealist bir nesli olarak gelişen bir altın gençliği, bir kumarda kurban ettiler. ….. Büyük dönüm noktalarında daima pasif ve şahsiyetsizdiler. Hiçbir zaman ileriyi gören, akıllı, basiretli kurucular ve devlet adamları olamadılar. ….Bugün Türk tarihi, onların devrini, garip icraatini, tarih dışı bıraktı. Onun içindir ki şimdi milletin hafızasında ve gençliğin ruhunda o devir, birçok safhalar ile ancak bir gölge gibi yaşar.
Sayfa 239 - Remzi KitabeviKitabı okudu
Bu tecrübeyi dünyada ancak bu toprak kaldırabilirdi. Bu tecrübe, yalnız burada yaşayan insanların ruh yapısına uygundu: Her şeyi bir anda feda edebilmek. Bir anda yapmak. Sonra gene bir anda yıkabilmek.... Rus ruhu, bir aşırılıklar âlemiydi: Rus ihtilâli ise, tarihin en büyük aşırılığıydı..
Sayfa 198 - Remzi KitabeviKitabı okudu
Pekiyi ama, diyordum, bu insanlar kendi sefaletlerinden niçin kendileri sorumlu olsunlar? Evet, kendi maddi ve manevi sefaletlerinden? Yüzyıllar boyunca bu insanlara ne verdik? Köylerine yol mu yaptık? Yol başına mektep mi kurduk? Camisi, muallimi, imamı var mı? Eşkıyaya, toprak ağasına, şeyhe, mütegallibeye karşı onu koruduk mu? Dinin hükümlerini, milletin adını, vatanın sınırlarını öğrettik de öğrenmediler mi? Verdiği vergileri, aldığımız askerleri ne yaptığımızı söyledik mi? Padişahın adını nereden bilsin? Başkentin adını neden bilsin? Hatta bütün bunlara rağmen onun bugün gene burada olmasına şükretmeli. Yoksa bu at bir gün başını kaldırır ve bizi üstünden atabilir....
Sayfa 90 - Remzi KitabeviKitabı okudu
Türklüğü kabul etmiyorlardı. Halbuki biz Türk'tük. Bu ordu Türk ordusu idi. Türklük için savaşıyorduk. Asırlarca süren maceralardan sonra son sığınağımız ancak bu Türklük olabilirdi. Fakat ne çare ki, bu "Biz Türk değil miyiz?" diye sorunca "Estağfirullah" diye cevap verenlerin görüşüne göre, Türk demek Kızılbaş demekti. Kızılbaşlığın ise ne olduğu bilinmiyordu. Ama, onu herhalde kötü bir şey sayıyorlardı. Yahut belki de aslında Kızılbaş olukları halde böyle görünüyorlardı. Anadolu da vaktiyle binlerce, on binlerce insan Kızılbaş oldukları için öldürülmüşlerdi. Gerçi bu öldürülenler hakiki saf Türk aşiret halkı, Oğuz Türkleri idiler. Demek ki korku hâla yaşıyordu...
Sayfa 88 - Remzi KitabeviKitabı okudu
1.089 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.