Tahayyül, taakkul, tecessüm. Hayal ettiğin, aklına yansır ve akılla o hayal bağlanmış. Akıl, bağlayan demek ve o şey cisimleşir, gerçekliğe dönüşür. İnsan-ı kâmildeki teshir kudreti bu noktadan gelir. Mesela bir arkadaşını düşünürsün, hayal edersin ve aniden, ya telefonun ya kapın çalar, o kişiyi karşında bulursun. Bunlar tesadüfî değildir. Kişi bedende, zihinde, düşüncede değil de, alın bölgesi odaklı farkındalığa yoğunlaştıysa, sadece hayal gücü, niyet, bir olguyu realize eder.
Sayfa 222Kitabı okudu
Siz tüm âlemin Hakk’ın kudretiyle varolduğunu biliyorsanız, işte bu, Hakk’ın yanındasınızdır, demektir. O zaman hangi âlem, mertebe olursa olsun, bir tefekkür olarak izlersiniz. Tek hedef vardır: Rıza-i İlahî. Bu da her mertebede Hakk’ı bilmek demektir. Yoksa insan, ondan korkarsa, bundan çekinirse; o gitsin, bu gelsin derse, âlem kendisine göre şekillenir ve bu kemalât değildir. Şu varoluşta korkacak ve üzülecek hiçbir şey yok. Çünkü hepsi bir filmden ibaret. Bilesiniz ki, Allah’ın dostlarına hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. Yunus, 62 Sen bu bilinçte olursan, o zaman sakin olursun. Ve sakin olan insandan doğal olarak ahlâk-ı Muhammedî (asm) çıkar.
Sayfa 139Kitabı okudu
Reklam
Ariflik insanda uyanırsa, insan o zaman büyük bir lezzetle kulluğunu yapar. Kulluk O’nunla yaşamaktır. Bu noktada O’nun kulu olmak ne büyük bir şereftir. Sınırlı bilmek ise acıdır. Acı; dönüşüme gösterilen dirençtir. O (Allah) aşkındır ve aşkınlığıyla bilinmek ve deneyimlenmek ister. Bu, lezzet-i ruhaniyedir. Marifetullah’ın tohumları lezzet-i ruhaniye meyvelerini verir.
Hipotalamus vesilesiyle niyetleriniz anında gerçekliğe dönüşür. Bütün duygularınızı, düşüncelerinizi kimyasallarla dönüştürür. Siz sadece niyet edin, öyle bir fabrika ki burası, duygulara uygun kimyasallar burada üretilir. Bu kimyasallara peptit adı verilir. Bunlar, proteinlerin en küçük yapı taşları olan amino asit zincir dizileridir. Tuğlalardır
Sayfa 213Kitabı okudu
Şaban-ı Veli’nin dediği gibi “İhlâslı amel öyledir ki, melek bilmez ki yaza, şeytan bilmez ki boza, kul da bilmez ki amel ile Allah’a nazlana.” Mutluluk, İlahî tecellinin, senin üstünden taşmasıdır. Ancak mutluluğu şartlara bağlamak, “Şunlar şunlar olursa mutlu olacağım” demek, egodur. Allah senden razı olmasaydı, seni yaratmazdı. Senden razı olduğunu bilmediğin için mutsuzsun, kendine küsmüşsün. Onun için mutlu olamıyor, yani şükredemiyorsun. Dikkat et, şükür, farkında olmakla ilgilidir. Zaten cennete, cennet denilen mânâ her an Hakk ile olmakla ilgilidir. Sen dünyada olan nimete şükretmiyor, değerini bilmiyorsan, ahirette olanın kokusunu bile alamazsın. Çünkü Allah israf etmez. Mutmain olman, anlaman ve şükretmen lâzım ki, bir sonraki programa geçilsin. Bu da ilim ve dua ile mümkündür.
Sayfa 208Kitabı okudu
Geri15
55 öğeden 51 ile 55 arasındakiler gösteriliyor.