Hangi ruh halinde olursam olayım okuduğum anda beni güldürmeyi hep başarmıştır Bukowski. Anlattıkları her zaman eğlenceli olmadığı halde bunu yapabilmektedir. Kediler kitabında da diğer kitapları kadar eğlence ve trajediyi birlikte anlatmış. Ve beni yine sık sık güldürdü. Anlattığı eğlenceli hikayelerin arasına yaşamla ilgili insanda etki bırakan sözler sıkıştırmayı da gayet iyi başarıyor hep.
“Yatak odamın en iyi yanı yatağımdı. Saatlerce yatakta yatmaya bayılır, bazen gündüzleri de yorganı çeneme kadar çekip yatardım. Güzeldi yatağın içi, hiçbir şey olmazdı orda, insan yok, hiçbir şey yok.”
Bazen hepimiz bir filme hapsolmuşuz hissine kapılıyorum. Repliklerimizi biliyoruz, nereye doğru yürüyeceğimizi biliyoruz, nasıl oynayacağımızı biliyoruz, sadece kamera yok. Yine de çıkamıyoruz filmin içinden. Ve film kötü.
Bu küçük şeylerin nasıl yapıldığını bilmek ve sık sık yapmak durumundasın, yoksa ölmüşsün. Sokak ortasında yığılıp kalırsın ve kimse başını çevirip bakmaz bile.
Yaşarken hepimiz farklı tuzaklara yakalanırız. Kimse kaçamaz o tuzaklardan. Bütün hayatını bir tuzakta yaşayanlar bile vardır. Önemli olan tuzağın tuzak olduğunu fark etmektir. Fark edemiyorsan, bitmişsin.