"Bozkırın dinamik hayatı içinde, step imparatorluklarının kuruluş ve yıkılış mekanizmasını kısaca şöyle özetleyebiliriz: Ekonomik üstünlükleri sayesinde bir araya gelen 'orda'lar (savaşçı oymaklar) çığ gibi büyümeye başlarlar. Devamlı savaşları, özellikle steplerin yoksul unsurları isterlerdi. Onlar ailelerini ve bütün mallarını birlikte taşırlar ve 'orda'nın her yeni zaferiyle biraz daha zenginleşirlerdi. Güçlü bir reis, oymaklardan sağlam bir siyasî birlik oluşturmayı başarırsa, kendi oymağının da yardımıyla hakan unvanını alırdı. Devletin başına geçen hakan, akrabalarını prensliklere yükseltirdi. Bu prensler de eski dost ve taraftarlarını orduların başına geçirirlerdi. Böyle bir hiyerarşiden nasıl bir iktidar doğduğunu, Hun, Avar ve Moğol imparatorlukları açıkça gösterir. Bu imparatorluklarda, otoriteyi elinde bulunduran kişinin veya hanedanın iktidarı zayıflar ve oymaklar dağılmaya başlarsa; bu durumda kabileler kendilerine yeni bir iktidar bulup, onun etrafında devlet teşkil ederlerdi. Çöken imparatorluğun adı, yerini, kurulan yeni devleti oluşturan oymaklar kütlesinin adına bırakırdı."
Sayfa 15 - İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları No. 3224, İstanbul: Edebiyat Fakültesi Basımevi, 1984.Kitabı okudu
Selâhaddîn Eyyübî'nin yükselişi sırasında Avrupa'ya, Orta Asya'dan gelen bir topluluğun başındaki Prester John adında güçlü bir Hıristiyan kralın Batı Asya'yı istila ettiği ve Müslüman ordularına öldürücü bir darbe vurduğu şeklinde bir haber ulaştı. Papa III. Alexander bu papaz-kralla faydalı bir ittifak kurup onun, Asya'daki Hıristiyan hakimiyetini destekleyebileceği umuduna kapıldı. Bu sebeple Papa, Müslümanlara karşı yardımını temin üzere özel tabibi Philip'i bu gizemli hükümdara gönderdi. Seyyahımız Benjamin, Prester John'la ilgili konularda bilgi veren ortaçağın nadir müelliflerindendir. Bunlar Oğuzlar veya Küffaru't Türk adı verilen, Tataristan steplerinden akıp gelen vahşi, yassı burunlu Moğol kalabalıklarından başkaları değildir. Benjamin bunlar hakkında: "Küffaru't-Türk rüzgara tapan, kırlarda yaşayan, ekmek yemeyen ve şarap içmeyen, hayatlarını çiğ, pişmemiş et yiyerek devam ettiren bir halktır. Onların burunları yoktur. Burun yerine nefeslerini iki küçük delikten almaktadır. Temiz murdar ayırımı yapmadan her çeşit hayvan etini yerler."
Reklam
Dimaşk'ta Arapların (müslümanlar) Dimaşk Camii (Şam Ümeyye Camii) dedikleri bir mescitleri vardır. Dünyada bucaminin bir benzerinin daha olduğunu zannetmiyorum. Halk bu caminin Ben-hadad sarayı olduğu söyler. Burada (cami) sihirli bir işçilikten çıkmış, senenin günlerine göre açılan delikleri olan kristal camdan mamul bir duvar bulunmaktadır.
Gece İçin müzik +6
youtu.be/Bg2I0tTvDrI?si=... Bakma sen dolduruşuma Çığ düştü her yerime Dallarım kırık, kırağı yağdı ümitlerime Zalim bırakmadı peşimi Zar zor dayandım ölümüne Hem sövüp hem sevmeye.
Tiştê herî girîng ew e ku tu bikarî li demê nefikirî. Dema tu bikarî li herikîna demê nefikirî, tu dikarî li cih û mekanan jî nefikirî. Ya ku kesekî dîl dikuje fikirîna wî ya berdewam bi dem û cihên din e. Heta sala heftan, min roj bi roj dijimart. Lê mirov rojekê ji xew radibe û dinihêre va ji nişkê ve her tişt ji dest daye. Pêşî tu çirke bi çirke her tiştî hesêb dikî, lê rojekê tu ji xew radibî û dinihêrî va te hemû tişt tevlî hev kiriye. Tu nizanî salek e an sedsalek e tu li wir î, tu nizanî wêneyê dinyayê li derve çawa ye. Tiştê herî bixof ew e ku tu bizanî însanek li hêviya te ye. Dema tu dilrehet bûyî bendewariya te nake û tu ji bîra hemû dinyayê çûyî, êdî tu dest pê dikî li xwe difikirî.
Avesta
Şehrime gel sevgili. Yarın çık gel. Bırak her şeyi, bir bekleyenim var de gel. Gel ki, bu şehir adımlarınla anlamlansın. Gel ki, bu şehir nefretim olmaktan çıksın. Gel ki, nefes alayım. Gel.
Nazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet Ran
Reklam
1.000 öğeden 211 ile 220 arasındakiler gösteriliyor.