Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.26
Cihad Demir
Cihad Demir
@cihademir
114 okur puanı
Ağustos 2019 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Aşkı En Güzel Bizim Oralılar İşler
Kimdi Bulut? Halkına aşık bir şair. Onların sesine, terine, tozlanmış boyunlarına acısına çocuklarına sevgiyle bakan, insanına, değerine saygısızlık eden herkese, her şeye sözünü ve öfkesini esirgemeyen bir şair.
Onun için en güzeli “bir şeyler için ölenlerin kavgalarındaki güzellik” ti. Aynı kavgayı hayatı boyunca diri tuttu. Söyledi, yazdı. Hayatı genç bir sözcükle alnının ortasından öpmek isterken öfkesiz bir gün dahi durulamayacağının farkındaydı.
Anamurluydu. Cebinde hiç kar görmemiş kibrit hafifliğinde elleriyle. Yaşadığı yerin doğasını öyle içten benimsedi ki bilgesi oldu. “Kasabalı bir Lorca” oldu. Hayatını şiire taşıdı. Şiirimize söylenmemiş taze bir sayfa ekledi. Dili döndüğünce harcı yapan elleri anlattı. Onların diliyle. Dilleşti.
Tutuklandığında üstünde gelecekten başka bir şey bulunamadı. Çiçek ekili çürüyen tenekelerin arasına oturup şiirler okudu. Geceyle gündüzün arasına papatyalar koydu. Bulut tam da buydu. Gözyaşlarının da çiçek açacağına inandı. Gözü yaşlı çocukların yanaklarını sildi işlenmiş yağlığıyla. Oturup ektiği çiçeklerin arasına onlar için şiirler yazdı. Umutlandı. Gidilmez bir güzellemeydi şiir ama durmadan gelirdi ona.
Üstüne üstüne yürüdü dünyanın. Sulara ve taylara hayran. Kavgasıyla yaralarıyla.
Uzun Çarşının Uluları ve Allaben Öyküleri yaklaşık 30 yıllık ara ile yazılmış eserler. Bu süre içinde mekanlar büyük değişimden payını alsa da insanları varlığını korumayı kısmen başarabilmiş. Allaben Öykülerinin yanında Ülkü Tamer’in “Yaşamak Hatırlamaktır” kitabında da insanların mekanları değişimlerine rağmen kişilikleri ile bütünleştirip hayat verebildikleri ve içinden hikayelerin çıktığı yerlere dönüştürebildiğini görüyoruz.
Bugüne geldiğimizde ise iki yazarın hayatını şekillendiren mekanların da insanların da titiz bir arama ile karşımıza çıkabileceği hayaline tutunabiliriz. Hikayelerde ki insanlar Antep’e, çarşısına her bir köşesine ayrı bir renk getiren insanların çoğu bugün iki adımlık balkonlardan sokağı seçmeye çalışıyorlardır. Aksi de doğal bir halden ziyade umursamazlığın bir sonucudur.
Hayatının herhangi bir bölümünde köyde, kasabada, küçük ilçelerde yaşamamış bir çocuğun kendi hikayesini bulabilmesinin ihtimali nedir? Gürültünün ve içinde bulunduğu sığ mekanlarda en yakınında gördüğü çoğunluğa hafiften yanaşmaya başlayıp özgün bir karakter olmak yerine onlarcasından biri olacağını öngörmek fazla insafsız bir varsayım olmaz herhalde.
Şair 2000 de "Büyü Bitti" kitabının adı ile sonrasının açıklamasını yapmış.
Çocukluk, yalnızlık... ve güz temlerini şiirlerinin geneli boyunca rahatsız etmiş. Hilmi Yavuz şiirinde "Yaz dese de güzün tarihini çizmiştir o" diyor.
İkinci yeni ve Baudelaire etkisi ileride şairlerimizin sık bir uğrak edindiği yunan mitlerine yerini bırakmış.
"Dört Şair" bölümündeki şiirleri okurken şairlerin yapıtları hızlı bir panaromayla zihninizin ardında çalıyor.
Yaş ilerledikçe şiirlerde görülen yalınlık Tuğrul Tanyol şiirini de sarmalıyor. Dediği gibi "Bir defterin kapanışı... Farklı sulara açılma...
" Güz değdirince elini
altın bakıra döner.
...
Ve bakır yeniden altın
Ve yağmur yeniden bulut...
Okur Takip Önerileri
İyi olmak zorunda olduğumuz için mi iyiyiz?
Kimiz biz? Bütün konturlardan sıyrılsak biz gerçekten kimiz?
Beklenilen davranışları beklenmeyen kişiler üzerinden aktararak ve çok bilindik bir eserle benzerlikler kurarak bir kargaşa yaratılıyor.
Daha nereye kadar gidebilirler sorusunu son noktaya kadar taşıyor. Okurla aradaki en güçlü bağ.
İyi eser. Ama sanırım o yıl "bakın biz gerçekleri anlatan eserlere de ödül veriyoruz" demek istedikleri zamana denk gelinmiş.
Şiirlerinde nesirlerinde olan anlamını çoktan kaybettiğimiz kelimeler neredeyse yok.
Şiirleri üzerinde yıllarca çalışan-Eşik şiirini 20 yıl- bir türlü tatmin olmayan daha iyi olması için dokunuşlar yapan bir şair. En önce şair.
Bugüne kadar okuduğum en etkileyici giriş bölümüne sahip kitapların başında artık.
Şehir ve insan çatışmasında gelinebilecek noktalar... Yoksulluğun modernliğin nesneleri karşısında ufacık bir gevşemesi sonucu dahi olsa ortaya çıkacak kayıplar...
Güzel bir gün olarak kalmış dünleri ara ara hatırlayıp kaybedilenleri bulabilmenin tatlı hayali cız ettiriyor içleri.
En Mavi Göz
Yazar geçtiğimiz yıl hayatını kaybetmiş. Nobel'i alan ilk siyahi kadın. Öyle diyorlar. Bunu da "En Mavi Göz" adlı siyahi insanların özellikle çocuklar üzerinden açık ve saf bir şekilde başlarından geçen olayları anlattığı eseri ile alıyor.
Yazar hayatı boyunca (1931-2019) Amerika'da ırkçılığın geçtiği bir çok aşamaya tanık olmuş. Eserleriyle mücadelesiyle bir tavır geliştirmiş.
Sesi bugün benimle buluştu. Ve daha nicesi ile de buluşacağı belli.
Yirmibirinci yüzyıldan sonra Amerika kendi sınırları içinde bu durumun geçtiği görüntüsünü her fırsatta yansıtmaya çalıştı. Ama fırsat buldukça insanlarının içine milim milim yerleştirdiği yoksun anlayış ortaya serildi. Yeniden meydana gelen bir olay ile ortalık tekrar karıştı.
Roman 61 yılında yazılmaya başlanıp 65 yılı civarında kitaplaşıyor. Amerika'nın II. Dünya Savaşı'na girmesinden hemen önceki 1941 güzü ile, hiç kadife çiçeğinin açmadığı sonbaharla, başlıyor.
Anlatıcı "aramızda kalsın" diyor ve sırları, herkesin belleğinde 1 kadar bariz olan şeyleri, açıklamaya başlıyor.
Dört bölüm. Mevsim adları ile. Her bölümde değişen karakterler üzerinden yaşamlar veriliyor. Cladio anlatıcı olarak bakıştaki çocuksuluğu sağlıyor ve trjajik anlarda bir sempati ortaya çıkıyor.
Bir Mavi Göz. Dünyanın En Mavi Gözü. Her şeyi değiştirecek bir başlangıç. Pecholo'nun içten inancı. Pecholo'yu romanda takip ederken 2014 temmuzunda Gazze sahilinde ki çocuklar aklıma geldi.
Değiştiriyor mu? Neden? Diyor insan.
"Her nerede değilsem orada mutlu olacakmışım gibi gelir " diyerek başlıyor roman. Yani Osman.
Aklettiği ilk andan itibaren yalnızlaşarak ilerliyor. Okulu sevmiyor. Babasıyla belki de tek ortak noktası. Babası hep olduğu gibi yine abdest almaya giderken bunları düşünüyor.
Osman ilerlerken düşe kalka bir yandan da Türkiye ilerliyor. Kitap 27 Mayıs'tan 15 Temmuz'a kadar kısa bir ayna tutuyor.
Dünyayı gemi sırtında ve Kanada yollarında yürüyerek evi bellediği peygamber kılıcı çiçeği ile dolaşıyor.
Yaşayarak, sorular sorarak aklın sınırlarında gezinen bir karakterin hikayesi. İnsanı zorlayan başarılı bir Güray Süngü romanı.
Hazar Sözlüğü
Kitap Hazar tartışması yani din değiştirmeleri üzerine. Üç bölümden oluşuyor. Kırmızı Kitap( Hristiyanlar ), Yeşil Kitap ( Müslümanlar ) ve Sarı Kitap ( Yahudiler ). Kitabın sonunda da bazı ek bölümler var.
Kitap üç yüzyıl üzerinde hareket ediyor. 9. yüzyılda Hazar Kağan'ı bir rüya görüyor ve bu rüyayı yorumlaması için üç semavi dinden birer
Hazan
Yorucu bir okuma oldu. Anlamlara sığmayan kelimeler çoktu. Kafamda bir çoğunu yanlış tanımlamış olabilirim. Okurken kelimelerin sese bürünüp çıkma isteği güçlü ve o şekilde şiirlerden alınan tad artıyor.
Şiirlerle göz göze geldiğimizde aramızda bir hüzün kalıyor.
"On beş senedir, ufka güneş kanlı düşerken
Tenha ovalardan, boş dereden, akşamın erken
Hüznüyle susan meşcerelerden gam-ı eylül
Bir gölge yaparken, onu bir savt-ı tegafül
Hasretle sorar kalbimi imla eden aha,
Yerlerde yatan sisli, donuk hüsn-i tebaha.
Guillaume Ölüm
Beş on kişinin çevirilerinin toplamı kitap. Böyle olunca kelime seçimleri farklılaşmış, dizelerde de bir hayli ses değişimleri olmuş. Şiirlerin dertleri benzeşiyor. Bir grup kişi aynı temayı işlemiş hissine kapılıyorsun. Ama iyi olan iyidir ve gücünü hissediyorsun şairin.
Mirabeau Köprüsü şiirinin dört farklı isimden çevirisi verilmiş. Sezai Karakoç, Tahsin Saraç, Cemal Süreyya ve Necati Cumalı. Hepsi şiirin uğraşına kapılmış kişiler. Sezai Karakoç'un yeniden inşasının hissettirdikleri ile diğerlerinden güçlü olduğunu söyleyebilirim.
Savaşın eskitip, nezlenin aldığı şair.
"Guillaume Ölüm"
