Öğle güneşi keskin, beyaz ışınlarını yayıyordu. Havada tek bulut yoktu, yaprak kımıldamıyordu. Her şey böyle dinlenirken, sadece gökyüzünde kızışan yuvarlağın ışığı yükseliyordu. Mail ıssızdı, yere karaağaçların ağır ve kımıltısız gölgesi inmişti. Duvarların kenarında bulunan çukurun dibinde yol bekçisi uyukluyordu. Kuşlar susmuştu. Dörtte üçü
Yaltakçı, iğrenç derecede iyi bir çocuktum. Çocukluğumdaki hayatım, beni dünyanın bu kadar acımasız ve acı şeylerle dolu bir yer olduğuna dair hiçbir şekilde hazırlamadı.
(J. Robert Oppenheimer, 1940)