Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Elif Sena

Elif Sena
@cirakmimar
Mimar
YTÜ
İstanbul
57 okur puanı
Nisan 2019 tarihinde katıldı
Daha iyi bir geçmişe yönelik nostalji hiç masum denemeyecek yollarla bugünkü dünyayı mimarlık aracılığıyla ve dolayımıyla disipline etmeyi öngörüyor.
Sayfa 33
Reklam
Geçmişe özlem, kaotik bir bugünden duyulan korku ile totalitarizmin sorunlara mimari ve siyasal deva olarak önerilişinin birlikte oluşturduğu "kutsal üçlü" sadece birkaç toplumun tekelinde değil. Olsa olsa bu asabiyetin bazı yerlerde ve zamanlarda biraz daha az veya çok ağırlıklı olduğu iddia edilebilir.
Sayfa 31
Ne kadar sağlam olursa olsun, mesajın anlamını tanımlayan şey, aktaran mecra değil, alımlayan öznedir.
Sayfa 20

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Mimarlık her şeydir; her şey olabilir ama asla masum değildir.
Sayfa 18
Mimar sadece emeğini satmaz; adı değişim değeri kazanmışsa, adını da satmaya koyulur.
Sayfa 17
Reklam
Bütün mimarlar bilinmeyen öteki ile yüzleşirler.
Sayfa 153
Platon, metafor olarak mimariye hayrandı, ama insan olarak mimarı horgörüyordu, çünkü gerçek mimar ve mimari, olumsallığa bütünüyle açıktır.
Sayfa 153
Hiçbir mimar inşaatın sonuçlarını öngöremez. Hiçbir mimar bağlamın dışında kalamaz.
Sayfa 153
Düzen, düzensizliği yaratır. -Paul Valery
Sayfa 69
Aklı yapıbozuma uğratacak tek şey de aklın kendisidir. Savım şudur ki, mimari iradeye yönelmiş bütün eleştiriler, ne denli saplantılı biçimde yinelenirse yinelensin, biçimsel bir usul ya da yöntem olmadığında, değişmez bir biçimde romantizme düşecektir.
Sayfa 56
Reklam
"Bir bardak soğuk su olsa..." Ve boğazından bu suyun aydınlık ve serin geçişini, bütün uzviyetine ağır ve mahmul bir yaz öğlesinin sonunda yağmurun boşanması gibi tasavvur ediyordu. Ölmüş, yaşayan bütün bir kainat, gece yarısı büyük su seslerine doğru, bir çölden koşan hayvan sürüleri gibi orada, kurumuş gırtlağında toplanmış, bir damla suyun serin şifasını bekliyorlardı ve Abdullah bu susuzluğun tesiri altında büzülmüş damarlarını bir nevi karışık köklü Tuğba ağacı gibi görüyordu.
Sayfa 49
Ölüm bile arkasında dayanacağı bir yalan olmazsa tahammülsüz bir şey olur. Başımın altına rahat bir yastık gibi koyacağım tek bir yalan kalsaydı...
Sayfa 48
Dört yanı bir uçurum gibi olan bu sessizliğin, insana böyle bir vehim vermesi de gayet tabii idi. Çünkü ölüm düşüncesinin kendisi bile buna benzer bir kabus, herhangi bir değişme, bir hareket, bir arıza fikrinden bu kadar uzak, hayatı bir çırpıda ilga ediveren böyle bir boşluk hayalini doğuramazdı. Sanki zaman volkanından fışkırmış küllerin kapladığı bir diyardaydı; sanki süreklilik dediğimiz, yıldızlardan örülmüş zincir birdenbire kopmuş, kuyruğunu yiyip kendi kendinden doğan büyük ve ebedi yılan, ayaklarının ucuna cansız ve upuzun yıkılmıştı. Abdullah sanki bu ölüye basmamak ister gibi dikkatle, yavaş yavaş, adeta çok koyu, çok karanlık bir mayide yüzer gibi yürüyordu. "N'olur, n'olur, diyordu, bu zifiri karanlık bir tarafından delinse, güneş, ay yıldız ışığı, ecinni gözü, her ne olursa olsun biraz ışık gelse, tanıdığım, tanımadığım bir şeyler görsem..."
Sayfa 46
Fakat bu da geçecekti; "elbette buna da alışırım", diyordu. "İnsan nelere alışmaz ki..." Zaten hayat dediğimiz bu kapalı dairenin asıl mucizesi, bu alışmak değil miydi? "En sevdiğimiz mahlukları bile kaybetmeğe alışmıyor muyuz?
Sayfa 37
Bir kaçabilse... Fakat işte kaçamıyor, olduğu yerde gecenin tesadüflerinin birbirini kovalamasını bekliyordu. Hakikatte buradan nereye gidebileceğini düşündü. Gittiği yer neresi olursa olsun, bütün bu gördüklerini beraberinde götürecek değil miydi? Unutmak lazımdı; bir kiri üzerinden atar gibi unutmak...
Sayfa 21
365 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.