Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Evimize gelişin güzeldi sonrası daha güzel
LED ışıklı olan süs eşyalarına bayılırken kardeşim bunu getirmişti. İlk kontrol ettiğim şey: Gece kitap okumama yetebilecek kadar ışık verip vermediğiydi. -Çünkü mumlar el yazısı için kullanışlı ama okumak için o kadar değil.- Sonra mutlu haberi verince baktım ki ışığı olmasına rağmen cansız duruyor. "Hoş geldiin, sen evimize katılırken bakalım biz sana neler katabiliriz?" deyip onu birkaç gün sonra bu hâle getirdim. Sonradan öğrendim ki, erkek kardeşim de seviyormuş ama benim ondan daha çok sevdiğimi ve benim için daha kullanışlı olacağını düşündüğü için bana vermiş. Benim için özel olan eşyalarımı paylaşmayı o kadar sevmem - çünkü başkaları için özel konumunda olmuyorlar genelde- ama "Olayı öğrendim teşekkür ederim, bunda ortaklık teklif ediyorum, bence kabul etmelisin. -düşündüğünü görünce- Etmezsen çokta ısrarcı olmam ona göre." deyip pis pis gülmüştüm. Direkt ona da verebilirdim ama paylaşma fikri daha özel hissettirmişti o yüzden öyle yaptım. Ve "Şeyy, şimdi ortak olduk ya, senin eklemek istediğin bir şey var mı tabi becerime göre?" demiştim. Ve "Hayır, gayet hoş ve bana da hitap ediyor." cevabını almıştım. Kabuklara laf eder veya aşırıya kaçan bir uğraşma ile beni pişman eder sanmıştım ama kardeşimin büyüdüğünü ve cici olduğunu gördüm. Buna da en az hediye kadar sevindim hatta anne edasıyla duygulandım biraz. Ama lafta gülen ve sinir bozucu bir tonda "Beğenin kalite kazanmış, böyle devammm şirin çocuk." deyip gitmiştim. Çünkü kardeşlik dengesi böyle işliyor: biri normal davranıyorsa öbürü illa ki anormal davranmalı...
Çelimsiz, beceriksiz ve çirkin biriydim evet ama yine de her çocuk sevilmeyi hakeder değil mi babacığım? | Taş Duvar
Reklam
Toprağında Sırılsıklam...
Sordu, nasılsın?? Fiziken; iyi, ruhen; "kül eviydi"... İç çekti, Derin bir son nefes daha çekti; içine... Tütün sarılır ya hani... Parmakları sararmıştı tütünden Tek nefeslik miydi bu cigaralar?
"İleride neye ulaşırsan ulaş. İyi bir insan olmayı elden bırakma. O hep senin özünü oluştursun. Bazen yanlışa düştüğün olacak. Kıracak, kırılacaksın. Ama sonra toparlamalısın. Seven gönül alır. Er ya da geç. Sen bundan sonra mümkün olduğunca elini çabuk tutacaksın. Bütün bu süreç boyunca incitmeme prensibin olacak. Herkese yardımcı olamazsın fakat faydan olmuyorsa zararın da olmayacak insanlara. Sen tabii ki insanlara gülümseyeceksin. Onlar için elinden gelen ne varsa yapacaksın. İyi bir insan olmak ve öyle olarak kalmak için tüm içsel gücünü koruyacaksın. Ayrıca sen eskisi gibi kırılganlığınla öylece kalan, dünyaya öfkeli, mahzun çocuk değilsin. Sen büyüdün, olgunlaştın. Hala ruhunda eksiklikler var gelişiyorsun elbet. Fakat psikolojik dayanıklığın da zirve noktalarına ulaştı. Sen ölmeden önce öldün, bunu biliyorsun. Sen bunu defalarca kez yaşadın. Artık hiç olmadığı kadar güçlüsün. Kendin için, sevdiğin o insan için, insanlık için, dünya için kendine, kendini borçlusun. Bu da sade bir kabullenişle değil, ancak kendini herkese ve her şeye ispat ederek olacak. Bu sebeple çaba ve süreç senin hayat boyu yolcuğun olacak. En değerli hazineleri orada bulacaksın. Kim bilir belki o, en sevdiğini de tekrar orada bulursun." (Jack Brighty)
Faik Baysal
Muharrem Dayanç
Muharrem Dayanç
: "Türk edebiyatında en çok ilgimi çeken bahislerden biri “yazarlar ve anneleri”dir. Konu bu kadar genel değil elbette bahsi biraz daha daraltarak söylemek gerekirse “küçük (hatta çocuk) yaşta annesini kaybeden yazarlar”dır. Başlangıçta Tevfik Fikret (12), Ahmet Hâşim (7), Yahya Kemal (13), Ahmet Hamdi Tanpınar (14), Ziya Osman Saba
Sizler, tüm umutları kesilmiş insanlarsınız! Sizler, dört duvar arasına mahkûm olmuş insanlarsınız! Sizler... sizler, dışarıda ve içeride hiçbir işe yaramaz, dünyaya yalnızca gün saymaya gelmiş zavallı insanlarsınız! İşte buraya bir silah koyuyorum, işte umutlarınız ve yaşamınızı kısıtlayacak, birinizi daha hayattan silebilecek gerçeklik; bunu
Reklam
Bir çocuk parkta oyun oynarken bir adam yaklaşıp ona balon veriyor, çocuk balonu alınca öyle seviniyor ki gözleri ışıl ışıl oluyor adama dönüp sen Allah dostu musun diyor, adam inşallah yavrum ama aklına nerden geldi diye soruyor çocuk da ben balon istediğimi yalnızca Allah'a söyledim de seninle gönderdiğine göre sen Allah dostu olmalısın diyor, Allah'tan istediğinin kendisine verileceğinden o kadar emin ki.. geleceğinden tereddüt bile etmiyor, herhalde getiren de yabancı değil diye düşünüyor..
Erken öğrenmek iyidir ama erken büyümek hiç güzel bir şey değil. Çocukluğunuzu çocuk gibi yaşamalısınız. Eğer burada bir eksiklik olursa tüm hayatınız hep eksik devam eder.
Şöyle bir sağıma soluma baktım da... Büyükşehirler ne kadar da değişti.. İnsanların koşturmacaları, Sohbet etmeyi unutmaları, Çocukların aile kavramı olmadan başı boş büyüyüşleri, Kapıda çocuk sesi duymuyorum ama parkta el ele dolaşan veya uygunsuz görüntülerde gençlik görüyorum. Bakıyorum sabah üniversiteye giderken küçücük çocukların elinde sigara, Ya da sahil kenarında küçücük çocukların elinde alkol... Hem bir gençlik hem bir dünya yok oluyor. Yeşil alanların, oksijenlerin, yok edilip, binalar dikilmesi, Parkların, aile bahçelerinin yok oluşu, Teknolojinin ve doğanın yok oluşu diyebilirim. Sanki dünyayı nasıl daha iyi hale getirebiliriz diye değil de nasıl daha kötü hale getirebiliriz diye bir çaba var gibi.
"alıntı" bir gün bir dostum bana: bir ölüye göre fazla nefes alıyorsun demişti. bașta yadırgamış ama sonradan ona hak vermiştim. yaşamaya büyük bir yeteneğim olduğunu düşünüyorum. yani nasıl yaşanması gerektiğini çok iyi biliyorum. iyi hayat nasıl geçirilir, çok iyi biliyorum. ama ilgimi çekmiyor. yani yaşamaya büyük bir yeteneğim var
Reklam
ÜÇ KİTAP ÜÇ İNSAN
Nadirkitap.com'a bağlı sahaflar üzerinden kitap araştırırken gördüm Ulla Johansen’in "1950'li Yıllarda Türkiye'de Yörüklerin Yayla Hayatı" kitabını. 1927 doğumlu, Alman uyruklu Ulla Johansen, doktoradan sonra etnoloji alanında kariyer yapmaya karar verir. Türkiye’nin verdiği ve ancak üçüncü mevki tren biletine yetecek
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.