Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gözlerimi kapatmaya gerek yoktu, oradaydım öylece... Küçük bir balkon, onlarca karanfil saksısıyla bezeli, sonsuzlukla birleşen denize karşı......İşte yine orada oturuyor, ayaklarını uzatmış ıslak saçlarını küçük bir tarakla tarıyor.....Taradıkça gri teller güneş ışığında daha da bir gümüş gibi parlıyor... Arkasından sarılmak istiyorum.Başımı döndüren karanfil kokuları annemin saçlarının kokusunun altında eziliyor......O saçlarını taradıkça çocukluğuma ait ne varsa tek tek saç tellerinden dökülüyor.....Parmaklarının arasındaki her teli örgüye kattığında çocukluğumun her anı da sarmalanıyor..... Bu huzur öylesine gerçek ki rüya olmasın diye korktuğumdan gözlerimi açmak istiyorum....Sonra fark ediyorum ki zaten gözlerim kapalı değildi.....Bu huzur ne kadar uzaklara dalarsam o kadar gerçekti...... Çünkü o benim hayatımın tek gerçeği..... Annemdi. Karalananlar / Hülya Bilgin
Bana bir can lazım, çocukluğumun istasyonundan. Tren mi geçmiş? Bir can bulunamaz mı, şimdi? Can alınıp verilen, çocuk seslerine karışan; bir düğüm, şuan izlediğim. Heyy çizgiyi geçtin! Bu sayılmaz bir kere. Hayır sayılır. Tren geçmiş. Kırmızı kurallar çoktan esnemiş. Bu kaçıncı sayış? On can almış çocukluğun zafer sarhoşluğunu, gerçekten o sevinci şuan duyumsayabilir misiniz? Yaprak kokuları eşlik etsin ruhlarımıza. Amiraram youtu.be/lvpMbuA4NcU
Reklam
“(..)Ama şu çay ve kek kokusu. Çayın sade kokusu değil ya da kekin tek başına kokusu değil: ikisinin havada buluştuklarında yaydıkları mükemmel rayiha. Hayatın belli dönemlerinin belli kokuları vardırsa benim için Orta Anadolu’nun küçük bir kasabasında geçen çocukluğumun kokusu buydu.”
Sayfa 33
Yara
Terkettim bazı duygularımı. Nasıl yırtıp yakılıyorsa sayfalaca satır satır yazılanlar, öyle. Kaygısını, çaresizliğini taze ağacın dibine bıraktım. Kuşların bize israrla anlatmaya çalıştıklarını işitir oldum. Arkaya bakmaktan önümü göremeyince, düşüşlerim dizlerimi çürüttü. Yaramı sardım gece yarıları. Bir ses, bir eda, ayak izlerimde bir eksiklik, yokluk... Sözlerin birbirine dolaşmış hâli seyrettiğim gözlerimde. Telaşın yerini korku bırakıyor zamanın eşiğinde. Geçen her dakikası canhiraş suskunluğa şahit oluyor çocukluğumun. Saçları okşanmayan çocuk katilini aramaz mı büyüdüğünde? İçinden geçen ölü sayısını saymakla geçen bir ömrün, cenazesinde yağan yağmurun bereketini özler durur içinde. Özler durur, eksikliğini ruhunun. Mutmain olmuyor söz dinlemeyen kalbim. Ne gelecekten, ne geçmişten. İnleyen uğultu seslerine reyhan kokuları bırakan yaşlı ruhum, tüketemiyor kanayan düşüncelerini. Yarımlıktır dolmak bilmeyen. Yarımlıktır zira cana dokunan. Arzuladığın geçmişinle, korktuğun geleceğin gergefinde sallanır durur çocukluğum. Sessizce büyür büyür tükenmekte olan... Zeynep Gül
Sesler ...
Gözlerimi kapatmaya gerek yoktu, oradaydım öylece... Küçük bir balkon onlarca karanfil saksısıyla bezeli, sonsuzlukla birleşen denize karşı......İşte yine orada oturuyor, ayaklarını uzatmış ıslak saçlarını küçük bir tarakla tarıyor.....Taradıkça gri teller güneş ışığında daha da bir gümüşi parlıyor... Arkasından sarılmak istiyorum.Başımı döndüren karanfil kokuları annemin saçlarının kokusunun altında eziliyor......O saçlarını taradıkça çocukluğuma ait ne varsa tek tek saç tellerinden dökülüyor.....Parmaklarının arasındaki her teli örgüye kattığında çocukluğumun her anıda sarmalanıyor..... Bu huzur öylesine gerçek ki rüya olmasın diye korktuğumdan gözlerimi açmak istiyorum....Sonra fark ediyorum ki zaten gözlerim kapalı değildi.....Bu huzur ne kadar uzaklara dalarsam o kadar gerçekti...... Çünkü o benim hayatımın tek gerçeği..... Annemdi. Karalananlar / Hülya Bilgin
Biraz uzun ama okunmaya değer
YARISI OLMAYAN ADAM -YILBAŞI ÇAVUŞ Yazar: Ragıp Karadayı NOT: Merhume Ayşe GÖNEN Hanımefendinin yaşamış olduğu hatıradan hikâyeleştirilmiştir… *** Çocukluğumun ve gençliğimin geçtiği küçük ve şirin kazamızda huzur ve saadetle yaşayan, hâli vakti yerinde zengin bir aile sayılırdık. Memleketimiz; yedi düvele karşı mücadele ettiği büyük
38 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.