Yazarın bütün eserlerinde olduğu gibi kendi çocukluk sürecinde yaşamış olduğu olaylar da arka planda yer verme eğilimini bu yapıtında da sürdürdüğüne şahit olunmaktadır. Kendisinin de Yahudi bir aile geçmişine sahip olması, tarihsel örgü silsilesinde Yahudilere yönelik izlenen sindirme politikalarının izleri tüm çıplaklığıyla okura nakşedilmektedir. Konu temel itibariyle dini motifler çerçevesinde “inanç-inançsızlık” ikilem çerçevesinde yaratanın varlığı “mucize” kavramı çerçevesinde tartışılmaktadır. İnsanın dini algısının yaşanan olaylar endeksinde farklılık gösterme gerçeği, aslında insanın mutluluğun kendi hakkı, oysa mutsuzluğu da yaratanın bir lütfu olarak empoze etme konusundaki tutarsızlığının en açık örneği olarak günlük hayatımızda canlılığını korumaktadır. Hıristiyanlığa olan mesafeli ve önyargılı yaklaşımı bu çalışmasında da açıkça göstermekten geri durmayan yazar, belli bir kesim için kutsal atfedilen motifler üzerinden trajik bir imgesel eleştiri sunmaktan çekinmemektedir. Genel itibariyle, yazarın ilk eseri olması da göz önüne alındığında her Zweig severin okumadan geçmemesi temennisinde bulunmak istiyorum.