Meyve suyundan alınans sukroz midede 50/50 oranında bileşenlerine, fruktoza ve glikoza ayrılır. Glikoz midede gıda maddesi olarak algılanarak açlık hormonu ghrelini baskılamaya başlar ama fruktoz bu etkiyi yaratmaz ve beyne, “Dur! Doydum,” sinyalinin gönderilmesini tetiklemediğinden içerdiği kaloriler vücudumuza serbest giriş yapma hakkı kazanır. Sonrasında şekerler kan dolaşımına katılarak vücuda yayılır. Glikoz vücudun tüm organları tarafından yakıt olarak kullanılır ancak fruktoz yalnızca karaciğer tarafından metabolize edilir. Dolayısıyla glikoz tüm organlar tarafından paylaşılırken fruktozun neredeyse tamamının, başka bir ifadeyle içeceğinizin içerdiği kalorilerin yarısının yolculuğu karaciğerde sonlanır.
Sayfa 174Kitabı okudu
Eğer süt memelilerin tüketebileceği en saf besinse, tam aksine peynir de muhtemelen en yapay besindir. Yediğimiz diğer her şey, ne kadar melezlenmiş olursa olsun, doğada yakın bir akrabaya sahiptir. Peynir farklıdır çünkü tek bir türün veya iki türün ürünü değil, düzinelerce farklı bakteriden ve mantardan oluşan bir mikrokozmosun ürünüdür. Peynir, biyolojik açıdan bakıldığında bir mikrobiyom veya bir mikroplar topluluğudur. Doğada peynire en yakın mikrop toprağın içindedir. Toprak da tıpkı peynir gibi mantarlarla bakterilerle, ölü maddeleri ve birbirlerini yiyerek beslenen mikroplarla doludur.
Sayfa 183Kitabı okudu
Evrim kader değil, potansiyeldir.Birçok gıda evrimin bu özelliğini ortaya koyar.
“Mamut bozkırındaki hayvanları kovalayan sanatçı avcılar yalnızca et yiyerek beslenmiyordu.Bunun yanında bitkisel gıdaları da toplayıp işliyorlardı.İtalyanın güneyinde yer alan bir mağaranın içinde yapılan kazılarda bulunan yassı ve yuvarlak bir taşın üzerindeki nişasta granülleri, 32 bin yıl önce mağarada yaşayan insanların sözkonusu taşı , yabani otların tohumlarını öğüterek una dönüştürmek için kullandıklarını gösterir.”
Memelilerin aynı anda hem yumurta hem de süt ürettikleri bir ara dönem olmalıdır. Tavukların genomlarıyla, yumurtlayan memeli ornitorenklerinki karşılaştırıldığında, tavuklarda yumurta sarısındaki proteini üreten bir genin ornitorenklerde de bulunduğu ve işlevini hala yitirmediği keşfedilmiştir. Dolayısıyla ornitorenk genomu, beklendiği üzere hem süt proteini hem de yumurta sarısı proteini üretmekten sorumlu genler içerir; türün değişmeden kalan bu özelliği, memelilerde yumurtlamaktan canlı yavru doğurmaya bir geçiş yaşandığını kanıtlar niteliktedir.
Sayfa 17Kitabı okudu
Ateş yakma alanlarında hayvan kemikleri bulabilirsiniz ama bu kemiklerin üzerindeki etlerin pişirilip yendiğini nereden bilebilirsiniz? Eğer konuya bu kadar şüpheci yaklaşmıyorsanız Afrika'da ilk mangal partilerinin 1,5 milyon yıl önce düzenlenmiş olabileceğine işaret eden, içinde yanmış hayvan kemiği kalıntılarının bulunduğu hatta buradaki bazı kemiklerin üzerinde kasaplık yapıldığına dair izlere de rastlanan çeşitli ateş yakma alanlarının olduğunu söyleyelim.
Sayfa 34Kitabı okudu
Beyinlerimiz artık diğer primatların beyinlerine oranla üç kat daha büyüktür ancak mutlak büyüklük tek başına pek de fazla bir şey ifade etmez. İneklerin de beyni büyüktür ama pek de zeki oldukları söylenemez.
Sayfa 36Kitabı okudu
500-800 bin yıl önce, bir sakalotu türüyle yabani bir buğday türünün melezlenmesi sonucunda yabani gernik buğdayı evrimleşmiştir. Çok daha yakın zaman önce gerçekleşmiş ikinci önemli olay da gernik buğdayının farklı bir sakalotu türüyle melezlenmesi sonucunda tüm ekmeklik buğdayların atasının ortaya çıkmasıdır.
Sayfa 60 - BuğdaylarKitabı okudu
Salatalıkta ve kabak gibi bazı akrabalarında bulunan acı kimyasalların kanser ilacı işlevi görmelerini sağlayan özelliklere sahip olduklarını gösteren bulgular var.
Sayfa 89Kitabı okudu
Pseudogenler bir zamanlar işlevsel olan genlerin kalıntılarıdır ve tıpkı otobanların kenarında duran hurduya dönmüş paslı araçlar gibi artık kullanılmaz hale gelerek atıl vaziyette dururlar.
Avcı toplayıcı topluluklarında yaşayan her kadının doğurduğu ortalama çocuk sayısının tarımın benimsenmesiyle neredeyse iki katına çıkarak, 5.4'ten 9.7'ye yükseldiği tahmin edilmektedir.
Sayfa 112Kitabı okudu
Hem Amerika'nın Kolomb tarafından "keşfedilmesi" hem de Macellan'ın ilk defa yerkürenin etrafını dolaşması baharatların izini sürmek için çıktıkları seferlerde tesadüf eseri elde ettikleri başarılardır.
Sayfa 148 - Otlar ve BaharatlarKitabı okudu
Acı kırmızıbiber yediğimizde ağzımızın alev aldığını hissetmemizin nedeni, acı biberin etken maddesi olan kapsaisin adlı molekülün aynı zamanda sıcağı da algılayan reseptörü uyarmasıdır. Aynı şekilde nane bitkileri tarafından üretilen bir monoterpen olan mentol, aynı zamanda soğuğu algılayan reseptörü uyardığı için ağzımızda ferahlatıcı bir his yaratır.