Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
Adil EL
Adil EL
@de4va7sa
Sosyal Hizmet Uzmanı
Erzincan üniversitesi
Erzincan
Midyat
33 okur puanı
Ekim 2018 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Uzun süredir bildiğim ancak bir türlü fırsat bulupta okuyamadığım bir kitaptı. Okumaya başladığımda kitaba neden Ütopya isminin verildiğini düşündüm. Ütopya Thomas More göre en enderli insanların yaşadığı ve devleti ile müthiş bir ahenk içinde mutlu bir şekilde yaşayan insanların toplumuydu. Kitapta o kadar güzel bir şekilde anlatılmış ki adaletli, erdemli şehir bunun günümüz toplumlarında olması bizim için sadece kitabı ismi kadar Ütopik çünkü günümüz insanları erdemden, iyilikten ve gururdan o kadar uzaklaşmışlardır. Bizim dönemimizde adaletsizlikler, bencillikler,zalimlikler dönemi olduğu için böyle bir toplumun devletin varlığı bizim için sadece Ütopyadır.
Bir önyargı ile bakarım hiç tanımadığım yazarların kitaplarına beğenmeyeceğim konusunda. Hele ki bir aşk kitabı ise daha bi önyargılı olurum. Çünkü aşk kitapları pekte tercih ettiğim bir konu değil. İşte bu önyargılarla birlikte benimde bir kürt olmam sebebi ile kitabın isminin kendimden bişeyler bulurum diye başladım kitabı okumaya. Sonradan
Uzun bir zamandır okumayı beklettiğim bir kitaptı. Kitabı bitirdikten sonra keşke henüz okumamış olup tekrar okusaydım dediğim bir kitap oldu. Kitap kahraman bakış açısı ile yazılmış olup Sabahattin Ali romanın kahramanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Romanın başında kendi başından geçenleri anlatırken romanın durağın ve sürükleyici bir roman olmadığı kanısına vardım. Ancak romanın asıl kahramanı olan Raif Efendi ile tanışması ile romanın akıcılığının başladığını anlayacaktım. Raif Efendinin içe kapanık bir kişiliğinin olduğunu ve kitabı klasikler arasına girmesinin sebebini Raif Efendinin yazmış olduğu defteri okuyunca anlaşılmaktadır. Marie Puder'e duyduğu aşk ve ikisinin arasında geçen bu aşk hikayesini o kadar güzel ve akıcı bir dille anlatmış ki kendimi romanın içinde buldum. Hikayenin nasıl geliştiği o kadar merak uyandırıyor ki kitap resmen diğer sayfaya geç diye insanı meraklandırıyor. Hiç beklenmedik bir anda Marieden artık mektup gelmediğini ve sebebinin ne olduğunu çok merak ettim. 10 sene boyunca bir beklenti içinde beklemektedir Raif Efendi. Hiç beklenmedik sıradan bir günde Berlinde kalmış olduğu pansiyonda tanışmış olduğu kadını görünce hayatının kadının ölmüş olduğu ve kadının yanında bulunan küçük kızın kendi kızı olduğunu öğrenecekti. Böyle bir durumda dünya insanın başına yıkılmaktadır. Raif Efendinin dünyası da başına yıkılmıştır. Kitabın sonunda da Raif Efendinin ölmesi kitabın en hüzünlü yanlarından biriydi
Okur Takip Önerileri
Normalde kişisel gelişim kitaplarını pek sevmem ancak Şerif İzgören'inde dediği gibi bu bir kişisel gelişim kitabı değil toplumsal gelişim kitabıdır. Gerçekten kitap çok güzel örneklere bağlanarak yazılmış. Bunu yaparken de yazarın belirtmiş olduğu bu kitapta James'ın yaptığı işi değil Muhsinin, Mustafanın yaptığı işi gördük. Örneklerin kişilerin hepsinin Türkiye'den olması bence kitabı bu kadar beğenmemin sebebi oldu. Ülkemizde işini severek yapan, ülkesini seven, toplumun gelişmesi için uğraşan insanların varlığının olması gerçekten insanı umutlandırıyor yarınlar için.
Süpermen Türk Olsaydı Pelerinini Annesi BağlardıAhmet Şerif İzgören · Elma Yayınevi · 20195,2bin okunma
Hayvan Çiftliği
Hepimizin Hayvan Çiftliği olarak ismini bir yerde duyduğu ancak kitabın bir diğer isminin 'Bir Peri Masalı' olduğunu yine kitaptan öğrenmiş oldum. Kitabın en güzel özelliği alegorik bir tarza kaleme alınmış olmasıdır. George Orwell'in bütün hayvanların bir insan türünü temsil etmesi ve bu tür insanların özelliklerini bir hayvana aktarması
Dokuzuncu hariciye koğuşu romanı geniş olmayan bir olay örgüsüne sahip olup olay örgüsü açısından kısıtlı olaylar içermektedir. Ancak romanı okumaya başlayınca kendini romanın içinde bulup romanı bir an önce bitirme arzusu uyandırıyor ki ben 2 3 saat gibi bir sürede bitirdim. Kitapta umut ve ızdırap içiçe bir yandan dizinin iyileşmesi için doktor doktor gezip bir yandan da dizinin vermiş olduğu acı ile yaşamaktadır. Kitapta beni en çok etkileyen cümleler "ağaçların bile sıhhatine imrenerek yürümek" ve "Büyük bir hastalık geçirmeyenler, her şeyi anladıklarını iddaa edemezler" oldu.
Yılların vermiş olduğu merak ile beklediğim ancak beklentimi tam olarak karşılayamadığına üzüldüğüm bir kitap oldu. Felsefik kitapların genel olarak akıcılığının olmadığı bu kitapta bir kez daha anlamış oldum. Ancak kitabın güzel yanlarıda yok değil Zerdüşttün üstün insanı arayışı kitabı güzelleştiryor ve üstün insan da olması gerekenleri üstün insanın nasıl olmasını gerektiğini çok güzel bir şekilde anlatıyor.
Mehmed Uzun Dengbejlerim
Teknolojinin geliştiği, teknolojik aletlerin hayatımızı esir almaya başladığı bir dönemde kültürümüzün en değerli, döneminin bilgi saçan, kelamları ve stranları ile toplulukları, kurulan meclisleri adeta kendilerine hayran bırakan unutulmaya yüz tutmuş dengbejleri Mehmed UZUN sayesinde bir kez daha hatırlamış oluyoruz. Öyle ki kitapta sadece kültürümüzün vazgeçilmezleri dengbejlerini hatırlamak yetmiyor kitaptan yeni bilgilerde öğrendim. İsimlerini daha önce duymadığın Ape Qadoyu, Alihan'ın hapis yıllarındaki hüznünün tam ortasında buldum kendimi. Mehmed UZUN dengbejleri anlatırken kelimeleri usta bir nakışçı gibi özenle işleyip dengbejlerin kürtçe konuşmalarına da yer vermesiyle kitap daha fazla akıcılık kazanmış.
Livanelinin kaleminin keskinleştiği yapıtlarından en önemlisi kitabı okurken kendini kitabın içindeki sayfalarda bulursun kah Maya'ya bakan nefret dolu bakışlara sahip birisi oluyorsun kah otel resepsiyonunda ki küçük çocuk oluyorsun. Akıcılığın hat safhada olduğu kitapta sayfaları ne denli çevirdiğini anlamayacak derece sürükleyiciliğe sahip. Profesör ile Maya'nın gittiği sahilde onlarda birlikte üşüyüp Maya'nın profesörün yatağına girmesiyle onlarla ısınıyorsun. Mavi alay olayına değinmesi ve böyle bir olayın yaşandığını kitaptan öğrenmem ayrıca bir güzellik. Zülfü LİVANELİ bu yapıtla Türk Edebiyatına güzel bir şaheser kazandırmış oldu. Tabi Maya'nın rüyasında gördüğü ve benim de etkisinden çıkamadığım benzetmesi olağanüstüydü. Benzetmeyi size şöyle hatırlatmak isterim. "Fil dişinden borazanı üfleyen cüce" günlük hayatında gördüğü şeyleri bu denli güzel bir şekilde birleştirmesi Zülfü LİVANELİ'nin kitabı nasıl bir ilham kaynağıyla yazdığını ortaya koyuyor.
