Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

carmen

carmen
@deastarch
nobody’s daughter ☽ istj
Sabitlenmiş gönderi
neden edebiyat? yeryüzüne dayanabilmek için.
Reklam
160 syf.
10/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Kürk Mantolu Madonna
Kürk Mantolu MadonnaSabahattin Ali
9/10 · 314,1bin okunma
tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.
Sayfa 155Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
ona kızgın değildim. ona kızmama, darılmama, onun aleyhinde düşünmeme imkân olmadığını hissediyordum. ama bir kere kırılmıştım. hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı; çünkü o benim için bütün insanlığın timsaliydi. sonra, aradan seneler geçtiği halde, nasıl hâlâ ona bağlı olduğumu gördükçe, ruhumda daha büyük bir infial duyuyordum. o beni çoktan unutmuş olacaktı. kim bilir şimdi kimlerle yaşıyor, kimlerle dolaşıyordu.
Sayfa 145Kitabı okudu
bazen kendimi bir müddet için unuttuğum, bir insanda kendime yakın taraflar bulduğum oluyordu. fakat kafama, çıkmaz bir şekilde yerleşmiş olan o korkunç hüküm, derhal kendini gösteriyor; “unutma, unutma, unutma ki, o sana daha yakındı… buna rağmen böyle yaptı…” diye beni hakikate davet ediyordu. herhangi bir kimsenin bana bir adıma kadar yaklaştığını görüp ümitlere düşsem, hemen kendimi topluyor: “hayır, hayır, o bana daha çok yaklaşmıştı… aramızda artık mesafe bile kalmamıştı… fakat işte sonu! diyordum.
Sayfa 143Kitabı okudu
Reklam
bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş. gene bu akşam anladım ki, onu kaybettikten sonra, ben dünyada ancak kof bir ceviz tanesi gibi yuvarlanıp sürüklenebilirim.
“bilhassa tahammül edemediğim bir şey, kadının erkek karşısında her zaman pasif kalmaya mecbur oluşu... neden? niçin daima biz kaçacağız ve siz kovalayacaksınız? niçin daima biz teslim olacağız ve siz teslim alacaksınız? niçin sizin yalvarışlarınızda bile bir tahakküm, bizim reddedişlerimizde bile bir âcz bulunacak? çocukluğumdan beri buna daima isyan ettim, bunu asla kabul edemedim.”
“hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hala kabul edemiyor musunuz? bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır. insanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler, üst tarafını uydururlar; ve günün birinde hatalarını anlayınca, yeislerinden her şeyi bırakıp kaçarlar. halbuki mümkün olanla kanaat etseler, hayallerindekini hakikat zannetmekten vazgeçseler bu böyle olmaz. herkes tabii olanı kabul eder, ortada ne hayal sükutu, ne inkisar kalır…”
çünkü bütün ömrümce susmuş, zihnimden geçen her şey için: ‘bu beni anlamaz!’ demişsem, bu sefer bu kadın için, gene hiçbir esasa dayanmadan, fakat o yanılmaz ilk hisse tabi olarak: ‘İşte bu beni anlar!’ diyordum...
muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı, ama birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gideceklerdi. bir ruh, ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, meydana çıkıyordu... biz ancak o zaman sahiden yaşamaya, -ruhumuzla yaşamaya- başlıyorduk. o zaman bütün tereddütler, hicaplar bir tarafa bırakılıyor, ruhlar birbirleriyle kucaklaşmak için her şeyi çiğneyerek, birbirine koşuyordu.
Reklam
“berlin'de yalnızsınız değil mi?" dedi. "ne gibi?" "yani... yalnız işte... kimsesiz... ruhen yalnız... nasıl söyleyeyim... öyle bir haliniz var ki..." "anlıyorum, anlıyorum... tamamen yalnızım... ama berlin'de değil... bütün dünyada yalnızım... küçükten beri..." "ben de yalnızım..." dedi. bu sefer benim ellerimi kendi avuçlarının içine alarak: "boğulacak kadar yalnızım..." diye devam etti, "hasta bir köpek kadar yalnız..."
zaten muhitimden uzak duruşumun, vahşiliğimin bir sebebi, kitaplarda tanıştığım ve benimsediğim insanları muhitimde bulamayışım değil miydi?
insanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyor.
etrafını bu kadar iyi tanıyan, karşısındakinin ta içini bu kadar keskin ve açık gören bir insanın heyecanlanmasına ve herhangi bir kimseye kızmasına imkan var mıydı? böyle bir adam önünde bütün küçüklüğü ile çırpınan birine karşı taş gibi durmaktan başka ne yapabilirdi? bütün teessürlerimiz, inkisarlarımız, hiddetlerimiz, karşımıza çıkan hadiselerin anlaşılmadık, beklenmedik taraflarınadır. her şeye hazır bulunan ve kimden ne gelebileceğini bilen bir insanı sarsmak mümkün müdür?
insanlara ne kadar çok muhtaç olursam onlardan kaçmak ihtiyacım da o kadar artıyordu.
278 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.