çünkü ne yeteri kadar aşık ne de yeteri kadar ahlaklıydın.
Oysa aşkın yeterincesi olmaz benim hiç olmamış sevgilim. O ya vardır ya yoktur. Hududu, temkini, itidali, tazmini olursa zaten aşk olmaz. Var olduğu müddetçe vardır o. Ve var olduğu müddetçe de tek biçimde tek hacimdedir.
Asıl ölü bunlar. Ölmeden önce ölmüşler. Ya da, daha doğrusu, gerçek anlamında ölmeden önce ölmenin de anlamından bir zerre kadar olsun haberdar değiller. Ölmeyi bile haketmemişler.
Ölümden sürgün gibi yaşıyorlar. Yani hiç ölüm nedir bilmemişler. Ölümden habersiz oldukları için ölüler.»
aynı evde kaldığım, yerlere attıkları izmaritleri topladığım kimseler oldu. Ben topladım, onlar yine attılar. Ve böylece bu böyle sürdü ve ben bir tek gün «bu izmaritleri yere atmayın» demedim.Onlar da bir gün «neden topluyorsun?» demediler.
Bugün o doğumdan, o yaşayıştan , hatta o ilk ölümden o kadar ilerdeyken, o ilk doğduğum anı ne kadar yeniden tıpı tıpına yaşamak istiyor, ahşap evin trabzanlarına tutunarak koşanların merdivenlerde çıkardığı gıcırtıları duyar gibi oluyorum..
Yüzyıllar geçse de, toprak kemiklerimden güçlü olsa da, mezar denen duvarlar kavurup dursa da beni, kendi anladığım bir varlık düzeyinde, yakıcı güneşin altında, «öz»ümü kente doğru sürüklüyorum.
Her hikayenin birbirinden bağımsız olacağını düşünmüştüm ama hikayeler birbirinden kopuk değildi. Böyle olmasını daha çok sevdim. Ne roman gibi kesintisiz ilerlemiş oldu ne de birkaç sayfada bir farklı olayın içinde bulunmuş oldum. Biraz deneme gibiydi. Sezai karakoç hikaye bile yazsa eski zamanları hatırlatmaktan, bu dünyanın fanilğinden bahsetmekten her zamanki gibi geri kalmamış :) betimlemeleri gayet güzel yapmış ama bazı yerlerde bir tık fazla uzattığından yanlışlıkla bir iki sayfayı okumadan okudum ndkcslşdk bu benim dalgınlığım da olabilir tabii
Lise zamanı aldığım rafta okunmayı bekleyenler arasındaydı, bir gün twde takipleştiğim bir hesabın okuduğunu görünce ben de beraber okuyalım dedim hemen. Sanırım ilk defa bir kitabı bir kişiyle beraber aynı anda okuyup yorumladım ve bu aşırı keyifli bir şeymiş daha önce denemediğim için bir tık üzüldüm. Roman boyu setterhana sövüp zehraya üzülürken en sonda nasip ve kader kavramlarına yaptığı vurgu setterhana olan sinirimi az da olsa azalttı. Sonunun ilk görüşte aşkla biteceğini beklemiştim ben aslında, gerçi kitap boyu sürekli yorum yapıp hepsinin farklı sonuçlanmasını okudum. Ya ben çok safım ya nazan bekiroğlu gerçekten sürprizli birisi. Savaş dönemleri, yaşanılan güçlükler, fakirlik, insanların bencillikleri çok güzel işlenmişti. Hele tebriz, yezd gibi olayların geçtiği yerler o kadar güzel betimlenmiş ki görür gibi oldum. Bütün karakterlerin hikayenin bir yerinde bir parçası olmasına da bayıldım, hiçbirini havada bırakıp yüzeysel anlatmaması çok hoş olmuş. Daha önce mücella kitabını da okuyup sevdiğimden kötü bir kitap beklemiyordum, öyle de oldu. uzunca bir vaktimi alsa da buna değdi..
Kitapyurdu indiriminin bana kattığı kitapların ve yazarların bir diğeri. Beni güray süngüyle tanıştıran ve düşünce yapısını sevdiren harika bir romandı. Bazı yerlerde olay örgüsünü takip etmekte zorlansam da anlatmak istediği ve bunun için izlediği yol çok hoşuma gitti. Başka yazılarına bakacağım ve birine tavsiye edebileceğim bir yazar olduğunu düşünüyorum, şimdilik.. onun da dediği gibi ‘’insan sürüklenir bazen, diğerini görmeden çoğunlukla’’ işte tam da o sürüklenmenin içindeyken diğerlerini fark etmemi sağladı. Okurken kendimle bütünleştirdiğim birçok an oldu, sevmemin en büyük payı o sanırım. inşallah ben kendimi geç olmadan bulabilenlerden olurum…
Bu kitabı da kitapyurdundaki efsanevi indirimde almıştım. Daha önce hiç hüseyin kılıç okumadım, bu ilkti ama kendimi o kadar yakın hissettim ki ben bir hikaye yazıyor olsaydım kesin böyle bir dille yazardım. aşırı hoşuma gitti, başka kitaplarına da bakacağıma eminim. Hikayeler de sıradan sıkıcı olaylar değildi, sardı. Uzunlukları da güzeldi bence. Sevdimm..
Bu kitabı kitapyurdundan çok süper bir indirimde almıştım. O an indirimi kaçırmayayım diye hızlıca seçim yaparken çok farklı düşünüp almışım, hiç beklediğim gibi değildi. Tıbbın faydalarını anlatacağını düşünürken modern tıbbın insanları köleleştirdiğini savunan bir hayal kırıklığıydı. Daha düzgün bakıp seçseydim kesinlikle almazdım da okumazdım da. Günlük hayatta bile bu saçma düşüncelere sahip insanlara katlanmakta zorlanırken onların kitabını okumak için vakit harcamak bana da sürpriz oldu :) 70 sayfalık bir kitapta katıldığım sayfa sayısı bir veya ikiydi.. neyse okuyup sinir sağlığımı test etmem gerekiyormuş demek ki…
Tıbba İman ÇağıSertaç Timur Demir · Ketebe Yayınevi · 016 okunma