Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Deniz Adar ELDEMİR

Deniz Adar ELDEMİR
@deniz_adar
Lisans
7 okur puanı
Kasım 2018 tarihinde katıldı
Tarih tercihler'dir
Tarih tek bir anlatı değildir; aksine binlerce çeşitli anlatıdan meydana gelir. Neyi anlatmayı seçersek, bir diğerini susturmayı tercih etmiş oluruz.
Sayfa 186
Reklam
İnanmak
İnsanlar inanmayı bıraktığı anda buharlaşacak tek şey para değildir. Aynı şey yasalar, tanrılar, hatta koca koca imparatorluklar için de geçerlidir.
Sayfa 154
Devrim
Devrimler için kalabalıklar asla yetmez. Devrimler çoğu zaman büyük kitlelerle değil olayları ateşleyen küçük gruplarla başlar. Devrim için, "Kaç kişi bizi destekler?" diye değil, "Destekleyenler ne kadar etkin işbirliği yapabilir?" diye sormanız gerekir.
Sayfa 143

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Big Bang
Fizikçiler Big Bang'i bir tekillik olarak anlatırlar, doğanın bilinen yasalarının hiçbirinin var olmadığı andır. Zaman bile mevcut değildir, dolayısıyla da her şeyin Big Bang'den ''önce'' var olduğunu iddia etmek mantıksızdır. Yeni bir tekilliğe hızla yaklaşıyor olabiliriz ve o noktada o ana kadar dünyamıza anlam veren tüm kavramlar (ben, siz, erkekler, kadınlar, sevgi ve nefret) geçersiz olacaktır; o noktadan sonra oluşan her şey de bizim için anlamsız olacaktır.
Sayfa 405Kitabı okudu
Dünya Düzeni
Milattan önceki bin yıl, üç ayrı evrensel düzenin ortaya çıkışına sahne oldu. Bu düzenlerin takipçileri, tarihte ilk defa tüm dünyanın ve tüm insan ırkının tek bir sistemle yönetilen tek bir birim olduğunu hayal edebiliyordu. Herkes, en azından potansiyel olarak ''biz''di, artık ''onlar'' yoktu. İlk evrensel düzen ekonomi üzerine yükseldi: parasal düzen. ikinci evrensel düzen siyasiydi: imparatorluklar düzeni. Üçüncü evrensel düzense diniydi: Budizm, Hıristiyanlık, ve İslam gibi dinlerin evrensel düzeni. Tüccarlar, fatihler ve peygamberler ''biz ve onlar'' ikiliğinin ötesine geçebilen insanlığın potansiyel olarak birleşebileçeğini öngören ilk insanlardı. Tüccarlar için tüm dünya tek bir pazardı ve tüm insanlar potansiyel müşteriydi. Bu yüzden de her yerde herkes için geçerli olabilecek bir ekonomik düzen tesis etmeye çalıştılar. Fatihler için tün dünya tek bir imparatorluk ve tün insanlar potansiyel tebaaydı. Peygamberler içinse tün insanlar potansiyel inananlardı. Onlar da her yerde herkes için geçerli olabilecek bir düzen tesis etmeye çalıştılar.
Sayfa 197Kitabı okudu
Reklam
İnanmak ya da İnanmamak
İşte bu yüzden kinikler imparatorluklar kurmazlar, bu yüzden hayali bir düzen ancak nüfusun büyük bir kısmı (ve özellikle de seçkinlerin ve güvenlik güçlerinin) gerçekten inanıyorsa sağlanabilir. Eğer rahipler ve piskoposlar İsa'ya inanmasalardı Hıristiyanlık iki bin yıl boyunca süremezdi. Amerikan demokrasisi, eğer başkanlar ve kongre üyeleri insan haklarına inanmasalardı 250 yıldır süremezdi. Modern ekonomik sistem de, eğer yatırımcıların ve bankerlerin çoğu kapitalizme inanmasaydı kapitalizm bir gün bile sürmezdi.
Sayfa 123Kitabı okudu
DNA'mız
Evrimin geçer akçesi ne açlık ne de acı çekmektir, sadece DNA sarmallarının kopyalanmasıdır. Nasıl bir şirketin başarısı çalışanlarının mutluluğuyla değil de banka hesabındaki liralarla ölçülüyorsa, bir türün evrimsel başarısı da DNA kopyalarının sayısıyla ölçülür. Ortalıkta DNA kopyası kalmazsa tür yok olur, tıpkı parası kalmayan bir şirketin iflas etmesi gibi. Eğer bir tür çok sayıda DNA kopyasına sahipse bu bir başarıdır ve tür gelişir.
İnsanlığın İkilemi
Bilişsel Devrim'den bu yana, Sapiens böyle bir günlük ikilikle yaşıyor. Bir tarafta nehirlerin, aslanların ve ağaçların nesnel gerçekliği; öte yandan tanrıların, milletlerin ve şirketlerin hayali gerçekliği. Zaman geçtikçe hayali gerçeklik daha da güçlendi; öyle ki bugün nehirlerin, aslanların ve ağaçların yaşamı hayali varlıklar olan tanrılar, milletler ve şirketlerin insafına kalmış durumdadır.
İnsanlara bir şeyler anlatmaya çalışmak buharlı bir cama yazı yazmaya benziyor. Özenle yazıyorsun, apaçık belli oluyor anlattıkların. Sonra silinip gidiyor. Karşılaştığım her insana anlatmak istiyorum. Küçükken gördüğüm buhar tutmuş her cama yazı yazmak istediğim gibi...
Reklam
Çünkü gelecek, istediğim renklerle boyamak üzere hala benim. Özgürce karar vermek, istersem değiştirmek üzere hala benim...
Medeniyet
Ancak medeniyet, düşünce gücünde olgunlaşma derecesidir.
Ömrünün kürtçe özeti
Ben sözün gücüne çok inanıyorum. Kürtçeyi yasaklayanlar, yasaklamalarla bu dilin yok olacağını, gücünü yitireceğini sanıyorlardı. Bunun ne kadar yalnış olduğunu ve insanlıkdışı bir anlayış olduğunu Diyarbakır(AMED)'da 2000 yılının ocak ayında bir kez daha anlaşıldı. Yasaklanmış söze bir saygınlık, bir güzellik ve bir güç vermek, işte ömrümün kısa özeti
Sayfa 48
Kürt dili ve edebiyatının bir dönemi
İnsani deneyler bize gösterdiği bir şey var; dünyanın tüm zorba ve saldırgan güçleri her zaman, herşeyden önce kitapları, kütüphaneleri yakıp yıkmışlar, okuma ve yazmanın kurumlarını yok etmişler.
Sayfa 21
Çünkü çoğu kez kalemin etkisi silahtan daha ağır ve güçlüdür.
Edebi baskı ve zulme karşı bitmeyen sönmeyen edebiyat kürt edebiyatı
"Bir halkın,bir milletin başına gelebilecek en kötü şey felsefî, ilmi ve edebi sessizliktir. Tarih şahittir ki, kitapsız ve kütüphanesiz milletler ve halklar zamanın gerisinde kalıyor. Yavaş yavaş halkların ve kültürlerin içinden silkinip gidiyor. Ancak kitap ve kütüphane sahibi olan halklar hem birlikteliklerini korur hem de gelişmelere öncülük edebilir.
Reklam
Her şey susmuştu hatta, karanlığın içinde yüzen her şey sessizliğimize karışıp merak dolu binlerce soruya dönüşmüştü.
Sayfa 193Kitabı okudu
Herşey susuyordu onlar yürürken; gece bütün karanlığıyla herşeyi yerinde tutuyordu. Köpekler daha derin uyuyordu sözgelimi, tavuklar daha derin, kuşlar, çocuklar, sonra aksakallı yaşlılar, kapılar ve pencereler daha derin...
Sayfa 185Kitabı okudu
"Sonsuz küçük, sonsuz büyük karşısında yer alıyor."Namazda...
Sayfa 129Kitabı okudu
Peygamberlerin savaşı hep "dine karşı din" savaşı olmuştur. Islam'ın hak ve doğru imamlarının savaşının "islam'a karşı islam" savaşı olması gibi!
...Her halükarda irfan, insanın fıtradından kaynaklanan düşünsel bir akımdır.
Medeniyet doğu'da başladığı ve büyük düşünceleri,kültürleri,dinleri doğuran burası olduğu için, ister istemez irfanın da buradan başlamış olması gerekmektedir.