Ne yazık ki Almanyadaki göçmenlerin çoğu böyleydi. Türkiye'yi özlediklerini söylüyorlardı ama burunlarında tüten o vatan artık yoktu. Dedelerinin, ninelerinin, anne babalarının anlattıkları o ülke çoktan değişmişti. Kendileri de yıllar önce Türkiyeden ayrılan o çaresiz gurbetçiler değillerdi artık, eksiğiyle gediğiyle bir hayat kurmuşlardı. Dönüp gelmediklerine göre, o hayat bir şekilde tatmin de ediyordu onları.
Ve ister titan olsun ister dev, ister tanrı olsun ister insan, fark etmez. Baba kötüyse, korkaksa, sevgisizse, şefkatten yoksunsa, bir çırpıda çıkarıveriyorsa evlatlarını gözden, hiç iyilik beklemeyin o çocuklardan.
Dedi ki; "Onlar en yakınlarını bile kolayca unuturlar. Öz çocuklarını hoyratça bırakıp giderler. Sevdiklerinin gözyaşlarına bakmazlar. İnsanlara dikkat et Zeus."
Çünkü insan denen mahlukun en önemli niteliklerinden biri unutmaktı. İyiliği de kötülüğü de, acıyı da mutluluğu da, korkuyu da sevinci de unuturlardı. O yüzden aynı hataları tekrarlarlardı.