Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Derya Yaşar

Derya Yaşar
@deryayasar
Düşmanların bulunduğunu hayal ettiği ufka bakıp yumruklarını sıktı öfkeyle. İnsanların ezeli karabasanı olan canavarı görür gibi oldu. Yani birçok kez olduğu gibi, kötülük yine cezasız mı kalacaktı?.. Adalet diye bir şey yoktu; dünya rastlantının ürünüydü; hepsi yalandı, insanoğlu içinde yaşadığı çaresizliği korkmadan taşıyabilsin diye uydurulmuş avuntu sözleriydi. Uzaklarda, insanları çiğneyip geçen mahşerin dört atlısının nal seslerini duyar gibi oldu. Savaş kılıcını kavramış koca pazılı hayvansı genç irisini gördü; sadağında veba oklarıyla iğrenç iğrenç sırıtan okçuyu; açlık terazisiyle kel kafalı cimriyi; atının üstünde ecelin tırpanıyla ilerleyen cesedi gördü. İnsanoğluna varlıklarını duyuran tek alışılmış ve dehşetengiz ilahlar olarak tanıdı onları. Geri kalan her şey düşten ibaretti. Gerçek olan mahşerin dört atlısıydı...
Sayfa 436 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Tohumlar, gebe ahtapotlar misali, köklerinin kollarını uzatmaya hazırlanıyorlardı; daha birkaç ay önce şanlı umutlar ya da dehşet verici emeller beslemiş bulunan kafataslarına değin. Bir kez daha kendi kendini yenileyecekti yaşam.
Sayfa 432 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Alt sınıftan bir Alman askeri eline geçirdiğini iç eder, sarhoşken önüne geleni kurşuna dizerken, savaşçı öğrenci çarpışmanın ortasında Hegel'i ya da Nietzsche'yi okuyordu. O "tarihsel adalet" icraatını kendi elleriyle gerçekleştiremeyecek kadar kültürlüydü. Ne var ki o ve profesörleri Cermen hayvanının tüm berbat içgüdülerini kışkırtmışlar, üstünden bilimsel bir haklılık cilası geçmişlerdi.
Sayfa 429 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İçlerinden bazıları, en aydın ve korkunç olanları yüzlerinde üniversite sıralarındaki düelloların yaralarını sergiliyorlardı. Sırt çantalarında kitaplar taşıyan askerlerdi, bir grup köylüyü kurşuna dizdikten ya da bir köyü yağmaladıktan sonra yangınların parıltısında oturup şairlerin filozofların yazdıklarını okuyorlardı. Bilgiyle kurbağa misali şişmişlerdi, kılı kırk yaran her derde deva bilgileriyle gururlanıyorlardı, eski çağ din bilimcilerinin ağır dolambaçlı diyalektiğinden nasiplenmişlerdi. Yanıltmacaların evlatları yalanın torunlarıydılar, zeka cambazlıklarının onları alıştırdığı zihinsel perendelerle en büyük saçmalıkları kanıtlayabileceklerine inanırlardı. Pek bayıldıkları o tez-sentez-antitez yöntemini kullanarak kanıtladıkları şunlardı: Almanya'nın dünyanın efendisi olması gerekiyordu; Belçika kendini savunduğu için yerle bir edilmeyi hak etmişti; mutluluk tüm insanların Prusya usulü alaylarda toplanarak hiçbir çaba ziyan edilmeksizin yaşaması demekti; varoluşun en yüce ülküsü ahırını temiz, yemliğini dolu bulmaktı; özgürlükle adalet Fransız devrimci romantizminin ham hayallerinden başka bir şey değildi; her oldu bitti zafere ulaştığı anda kutsal sayılırdı ve hukuk denen şey yalnızca kaba kuvvetin sonucuydu. Bu eli tüfekli aydınlar kendilerini dünyaya aydınlık saçacak bir haçlı seferinin yiğit şövalyeleri sayıyorlardı. Tarihte bir değeri olan her şey Almandı. Eski Yunanlılar, Cermen kökenliydiler; italyan rönesansı'nın büyük sanatçıları da Almandılar. Akdeniz insanları, kökenlerinden gelen bir fesatla, tarihi çarpıtmışlardı.
Sayfa 428 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
İçlerinden her biri sırtında yediği tekmelerin ağırlığını taşıyor ve bu tekmeleri savaşın onların egemenliğine verdiği garibanlara aktararak avunma derdinde. Kendilerine yakıştırdıkları adla bu "efendiler" halkı, efendiliği kendi evinin dışında arıyor... Evinin içinde insan vakarı diye bir şey bilmiyor. Bu yüzden dünyaya yayılmayı öylesine şiddetle istiyor, uşakken efendi olabilsin diye.
Sayfa 376 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Öyle bir halk ki herkes bir darbe yiyor ve daha altta bulunana darbe vurmayı istiyor. İmparatorun attığı tekme sırttan sırta aktarılarak toplumun en alt basamaklarına değin ulaşıyor. Darbeler okulda başlıyor, kışlada sürüyor, eğitimin bir parçası. Prusya veliahtlarının eğitimi her zaman kral babalarından tokatlar, dayaklar yemek olmuştur. Kayzer evlatlarını döver, öğretmen öğrencilerini döver; üstün elinden dövmek gelmediği zamanlar da astını manen aşağılayarak işkence eder.
Sayfa 376 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Onu en çok sinirlendiren savaşta doğmuş bulunan ve giderek dünyaya egemen olan ahlakdışı dersti: Kaba kuvvetin yüceltilmesi, başarının kutsanması, maddeciliğin zaferi, oldu bitti karşısında sinme, en soylu duyguların alay konusu edilmesi, ahlaksal değerlerin çarpıtılması, ilerlemenin son söz olması gerekirken despotluğa, şiddete, barbarlığa dönüşen bir haydutluk felsefesi.
Sayfa 375 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Savaşa karşı savaşacağız. Bu savaş savaşların sonuncusu olsun diye çarpışacağız.
Sayfa 178 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Fikirlerinden milim şaşmış değilim ama savaş savaştır, insana çok şey öğretir; bu arada özgürlüğün düzen ve buyrukla at başı girmesi gerektiğini öğretir. Birilerinin buyruk vermesi, öbürlerinin de ona uyması şart, ister gönül rızasıyla olsun, ister çarnaçar... Ama uymalılar. Savaş kapıya dayandı mıydı, insan işleri evinde canının istediğini yaparken gördüğünden farklı görüyor.
Sayfa 177 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Mahşerin Dört Atlısı
Ve o dört atlının çılgın koşusu muazzam insan yığınları üzerinden tayfun gibi geçiyordu. Başlarının üstünde gökyüzü morumsu bir günbatımı loşluğuna bürünmekteydi. Dehşet saçan, şekilsiz ejderler bu çılgın koşunun çevresinde iğrenç bir muhafız alayı gibi kanat çırpmaktaydı. Zavallı insanlık korkudan deliye dönmüş, Veba, Savaş, Açlık ve Ecel'in nal seslerini duydukça çil yavrusu gibi kaçışıyordu. Erkekler ve kadınlar, gençler ve yaşlılar itişip kakışıyorlar, yüzlerinde ve hallerinde bin türlü dehşet, şaşkınlık, umutsuzluk ifadesiyle yerlerde sürünüyorlardı.
Sayfa 166 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Halkları temsil eden yapıtların iki anlamı vardı: Onları yapan kişilerin verdikleri anlık içsel anlam, sonra evrensel bir ilgi odağı olan dışsal anlam; bunu aradan geçen yüzyıllar verir, o yapıtları simgeleştirirdi.
Sayfa 158 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Bütün o acımasızlıklar gerektiren hayat mücadelesi hikâyesi alt düzeydeki yaratıklar için doğru olabilir, ama insanlar arasında geçerli olmamalıdır. Biz gelişmiş, akıllı yaratıklarız, ortamın koyduğu yazgıdan yakamızı kurtarmalı, ortamı değiştirip kendimize uydurmalıyız. Hayvanlar hukuk, adalet, merhamet nedir bilmezler; karanlık içgüdülerinin esiri olarak yaşar giderler. Oysa biz insanlar düşünürüz; düşünce de özgürlük demektir. Güçlü olan, gücünü kanıtlamak için zulüm yapmak zorunda değildir; gücünü kötüye kullanmayıp hamiyetli davrandığında daha büyümüş olur. Dünyaya gelen herkes hayat hakkına sahiptir; nasıl gururlu yaratıkların yanı sıra kendi halinde yaratıklar varsa, büyüklü küçüklü, kimi ihtiyar kimi genç halklar da varlıklarını korumalıdır. Bizim varlığımızın amacı mücadele değildir, öldürmek değildir, yoksa sonra bizi de öldürürler, derken bizi öldüren de öldürülür. Bunları kör doğaya bırakalım. Uygarlaşmış halklar ortak bir düşünceyi izleyeceklerse Akdeniz Avrupa'sınınkini benimsemeli, elden geldiğince barışçı ve tatlı bir yaşam kavramını gerçekleştirmelidirler.
Sayfa 155 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Uygarlık -diye sürdürdü- yalnızca büyük bir endüstri, yığınla gemi, ordular, bilimden başka bir şey öğretmeyen çok sayıda üniversite demek değildir. Bu maddi bir uygarlık olur. Bir başka uygarlık daha vardır ki, ruhu yüceltir, insan vakarının gıkını çıkarmaksızın sonu gelmez aşağılanmalara katlanmasına izin vermez.
Sayfa 148 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Alman insanı iki başlıdır. Başlarının biriyle hayal kurup şiir yazar, ötekiyle düşünür ve uygular.
Sayfa 137 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Kim der ki barışçı Kant'ı, sakin Goethe'yi, Beethoven'i yetiştiren o aynı topraktanlar... Hayatını çıkar gütmeden tüm insanlar için çalışmaya adamış bir hayalciler ve filozoflar ulusu olduklarını sanmıştık onca yıl...
Sayfa 137 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
384 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.