Yaralı gönüllerin derdinden sakın, çünkü gönülün yarası nihayet zuhur eder;
elinden geldiği kadar bir gönülü incitme, çünkü bir âh dünyayı alt üst eder.
...ciddî görünen pek çok tarihi eserde Babur'un Hindistan'da kurduğu devlete "Büyük Moğol İmparatorluğu" adı verilmektedir...
Bu sebeplerin başında her uygarlığı Türkten kıskanmak ve bir kültür, "Hind-Avrupa" veya "Hint-Germen" denilen ırka mal edilmezse onu hiç olmazsa Türke de mal etmeyip sönük ve geleceksiz görünen başka bir ırka mal etmek kaygısı vardır.
Moğollar melek de olsalardı kötü olurlardı.
Moğol adı altından da yazılsaydı kötü olurdu.
Moğol biçmelerinde bir başak bile kapmamaya bak.
Moğol tohumuyla ekilmiş her şey kötü olur.
Babur Moğolları hiç sevmezdi...
(S. 64b): "Kötülük ve bozgunculuk daima Moğol ulusundan çıkagelmiştir. Şimdiye kadar benimle beş defa düşman oldular. Düşman olmalarının sebebi benimle anlaşamamaları değildi. Kendi hanlarına karşı da birkaç defa aynı şekilde hareket etmişlerdir."
(S. 89b): "Düşman arkadan ve önden zorlayarak ok atmaya başladı. Yardıma gelmiş olan Moğol askerlerinin savaşmaya hiç niyetleri yoktu. Savaşmayı bırakıp bizim kendi askerimizi yağmalayıp attan düşürmeye başladılar. Yalnız burada değil, bedbaht Moğolun âdeti daima böyledir. Gelip gelse de ganimet (olca) alır, mağlup olsa da kendi ilini (adamlarını) yağmalayıp ganimet alır."
Ey Biyâne emiri, Türkler ile kavgaya girme;
Türklerin çevikliği ve kahramanlığı malumdur.
Çabuk gelmez ve öğüt dinlemezsen,
malum olanı beyana ne lüzum vardır.
Rivâyete göre Osman Gâzi, Karacahisar'da (Aşpşz. 15. Bâb) egemenliğini ilân edip yasasını koyarken pazar-bacı üzerinde tartışma çıkmış, Osman, "Tanrı mı buyurdu veya begler kendüleri mi etdi?" diye sormuş, "Hanım bu töredir" demişler, bunun üzerine Osman pazar-bacı koymuş. Pazar-bacı, pazar fiyatları dolayısıyla halkın geçimiyle yakından ilgili bir husus olduğundan, İslâm devletlerinde daima tartışma konusu olmuş, ona karşı halk Şerîattan medet ummuştur.
Sayfa 175 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Timur, Cengiz Han geleneğinin devlet içinde güçlü biçimde devamına, Şerîat yanında bozkır göçebe geleneğinin, yasa'nın sürüp gitmesine karşı çıkmıyordu. Ulug Bey döneminde ise, devlet gücü, şerîatçı ulemâ çevresi karşısında zayıflamış bulunuyordu (Osmanlılarda Oğuzculuk, Avrasya bozkır devlet geleneğinin 1440-1500 döneminde devlet hayatında güçlü bir akım haline gelmiş olmasını burada anımsamak gerekir). İsenbike Togan'a göre Ulug Bey, başlangıçta Timur'un "merkeziyetçi" güçlü devlet geleneğini devam ettirmek istemiş, fakat babasının prestij ve gücüne sahip olamadığından sonunda şerîatçılara yenik düşmüştür.
Sayfa 174 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
İbn 'Arabşâh, öbür kaynakları yineleyerek Bayezid'in, Timur'u Sivas ötesinde, Osmanlı ülkesi dışında karşılamak kararı vererek, büyük bir strateji hatâsı yaptığını belirtir (deneyimli komutan Rum-ili Beylerbeyi Kara Timurtaş bu karara karşı idi).
Sayfa 157 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu