İri, güçlü, kimyasal yalanlar dökülüyor yürüdüğüm sokaklara.Amacı ne sevindirmek ne de üzmek olan yalanlar. Kimsenin sırtını ağrıtmayan, kimsenin mumlarını yatsıya kadar yakmayan yalanlar. Biraz önce bir falcıdan çıktım. Sol avcumda yalan, sağ avcumda seni gördü. Elimi ona uzatır uzatmaz, birkaç iyi dilek yuvarlandı yere. Hani şu "kendine iyi bak" "lütfen mutlu ol" sözcükleri. Falcı üzgün bir sesle " bu aşk seni yalancı yapmış" dedi. Şimdi gel de bozabilirsen boz bu büyüyü... Nasıl anlatılır bilmiyorum, belki de hiç konuşmamak lazım. Kalem kutularımı asfalta döküp, sinek vızıltısı çıkaran panolara doğru yürüdüm. Amacım unuttuğum bir gerçek varsa onu hatırlamaktı. Işık dolu kafeslere yaklaştım. "Ben özgürüm, ben yalancıyım, ben pisim...... iyi çalışmalar Türkiye."
Sen hiç doğduğun topraklar yüzünden terorist olarak suçlandın mı ? Ana dilini
konuşmak istediğin için hapis yattın mı ?
Anne babanın sana vermek istediği isim yasak olduğu için değiştirildi mi hiç ? Senin memleketin başkasının sürgünü oldumu bir
başkasının ? Ülkeni gerçekten seviyor ol
mana rağmen vatan haini ilan edildin mi ?
"Yüzyıl sadece bir yıldız ışığına tutunarak bekledin. Onlara bir yıldız ışığı ver. Dilek dileme, umut etme şansı ver.
Onlara benim gördüğümü göster ve kendiliğinden, tıpkı benim gibi, burada kaldıklarını göreceksin."