Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

diodabılci

diodabılci
@diodabilci
5 okur puanı
Ekim 2018 tarihinde katıldı
96 syf.
·
Puan vermedi
Kör Baykuş
Kör BaykuşSadık Hidayet
7.8/10 · 28,1bin okunma
Reklam
Her birimiz ansızın, sebepsiz düşüncelere dalmıyor muyuz, bu hayaller bizi öylesine sarıyor ki zamanı, mekânı farketmez olmuyor muyuz? İnsan bilmez bile ne düşündüğünü; ama sonra kendini ve dış dünyayı hatırlamak, düşünmek için toparlanmak zorundadır. Bu da bir sesidir ölümün.
Istırap, korku, dehşet ve yaşama arzusu, hepsi bitmişti bende. Bana telkin ettikleri dinî inançlardan kurtulmuş, huzura ermiştim. Tek tesellim, ölümden sonra hiçlik ümidiydi; orada tekrar yaşamak düşüncesi içime korku salıyor, beni hasta ediyordu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Derdin, meşakkatin varlığını, ama hiçbir anlamları olmadığını görüyordum. Aşağılık adamların arasında, bilinmeyen bir soydandım ben, eskiden benim de kendi dünyalarından olduğumu unutmuşlardı. Korkunç bir şeydi bu: ne tam diri, ne tam ölü olduğumu hissetmek. Bir canlı cenazeydim artık; ne beni diriler dünyasına bağlayan bir şey vardı, ne de ölümdeki unutmadan, huzurdan yararlandığım.
Kendimi bütün ruhumla unutmanın uykusuna bırakmak istiyordum. Unutmam mümkün olsaydı, unutmak sürekli olsaydı, gözlerim kapansaydı da azar azar uykunun ötesine, mutlak hiçliğe gömülebilseydim, varlığımı artık hissedemez olacağım noktaya varsaydım, bir mürekkep damlasında, bir musiki ahenginde ya da renkli bir ışında erir giderdim ve sonunda dalgalar ve şekiller öyle büyürlerdi ki, hissedilemezin içinde silinir, yok olurlardı. O zaman dileğime kavuşurdum.
Reklam
Hem sonra, ona yabancı bir göz değsin istemiyordum, her şeyi kendi elimle ve yalnızlıkta yapmam gerekiyordu. Olmaz olsun! O ölmüş, ben sağ kalmışım, neye yarar? Ama o, asla, hiçbir zaman, rasgele bir insan değildi, benden başka hiç kimse görmemeliydi onun ölüsünü! O bana bir başkası tarafından görülmek, yabancı bir bakışla kirletilmek için gelmemiş, soğuk gövdesini ve gölgesini bunun için teslim etmemişti.
Hayat tecrübelerimle şu yargıya vardım ki, başkalarıyla benim aramda korkunç bir uçurum var, anladım, elden geldiğince susmam gerek, elden geldiğince düşüncelerimi kendime saklamalıyım. Ve şimdi yazmaya karar vermişsem, bunun tek nedeni, kendimi gölgeme tanıtmak isteğidir. Duvardan doğru eğilmiş, yazdıklarımı oburca yutmak, yok etmek isteyen gölgeme.
Belki genel bir sonuca varırım, hayır, fakat içim rahat eder, inanabilirim kendim. — Çünkü benim için hiç önemi yok, inanmış inanmamış başkaları.— Lâkin tek korkum: yarın ölebilirim kendimi tanıyamadan.
Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar. Kimseye anlatılamaz bu dertler, çünkü herkes bunlara nadir ve acayip şeyler gözüyle bakarlar. Biri çıkar da bunları söyler ya da yazarsa, insanlar, yürürlükteki inançlara ve kendi akıllarına göre hem saygılı hem de alaycı bir gülüşle dinlerler bunları. Çünkü henüz çaresi de, devası da yok bu dertlerin. Tek ilâç şarap yardımıyla unutmaktır; afyonun ve uyuşturucu maddelerin sağladığı sahte uykudur. Ama ne yazık ki bu tür devaların da etkileri geçicidir, acıyı kesecekleri yerde çok geçmeden daha da şiddetlendirirler.
Ve nihayet söz konusu olan da o en yüce şeyin kendisi değil, ona uzaktan bile olsa, namuslu bir biçimde yaklaşmaktır yalnızca; dosdoğru güneşin ortasına uçmak gerekmez, dünya üzerinde, güneşin zaman zaman aydınlattığı ve insanın bir parça ısınabileceği küçük, saf bir köşeye sığınmak yeter.
Reklam
Ya da ciğer hastası bir tezgâhtarı kastederek durmadan kullandığın şu ifade: “Gebersin, hasta köpek!”. Yanında çalışanlara “maaşlı düşmanlar” derdin; öyleydiler de, ama onlar daha düşman olmadan önce de, sen onların “maaş veren düşmanı” gibi görünürdün bana. Orada aldığım büyük ders, senin zalim de olabildiğini bana öğretti...
Sakin bir ilişkinin imkânsızlığı, aslında son derecede doğal bir sonuca daha yol açtı: Konuşmayı unuttum. Belki zaten büyük bir hatip olmayacaktım, ama insanların sıradan akıcı konuşmasına hâkim olabilirdim. Ama sen daha çok küçükken sözü bana yasakladın, “Tek bir itiraz yok!” tehdidi ve yanı sıra kalkan el, o zamandan beri bırakmıyor peşimi.
Sen yalnızca kendi gücünle bu kadar yukarılara çıkabilmiştin, bunun sonucunda kendi fikirlerine sınırsız bir güven duyardın. Bu, çocukluğumdan ziyade, daha sonraları, yeniyetme genç bir insan olduğumda göz kamaştırıcı gelirdi bana. Koltuğundan dünyayı yönetirdin. Senin fikrin doğruydu, başka her fikir deli saçmasıydı, aşırıydı, meschugge ’ydi, anormaldi. Diğer taraftan senin özgüvenin öylesine güçlüydü ki, tutarlı olmak zorunda bile değildin ve buna rağmen hep haklı çıkıyordun.
Benim hakkımdaki yargını özetleyecek olursan, beni doğrudan yakışıksız ya da kötücül bir şeyle suçlamıyorsun gerçi (belki son evlilik niyetim dışında), ama soğukluğumu, yabancılığımı, nankörlüğümü ayıplıyorsun. Ve senin tüm bunlarda, bana karşı fazla iyi olmak dışında hiçbir suçun yokken, sanki suç bendeymiş gibi, sanki diyelim bir dümen kırma hareketiyle her şeyi farklı yapabilirmişim gibi getiriyorsun bu suçlamaları.
88 syf.
·
Puan vermedi
Babaya Mektup
Babaya MektupFranz Kafka
7.7/10 · 40,2bin okunma
31 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.