Öfke, anlaşılmayı bekleyen bir duygudur. Yani öfkeli kişi aslında anlaşılmak istiyorum, der. Ancak etkin iletişim kurup bunu dile getirmek yerine öfkelenir. Bunu, farkındalığım artınca bir zamanlar sık yapan biri olduğumu fark ettim. Çok sevdiğim insanlara senin tarafından anlaşılmak istiyorum diyemeyince öfkeleniyormuşum. Buraya kadar sorun yok. Handikap şu ki öfkeli insanın anlaşılmayı beklediğini artık bilsek bile karşıdaki kişi buna izin vermediği müddetçe kimsenin öfkesine iyi gelemiyoruz. Yani anlamaya çalışmak yetmiyor. Karşıdaki kişinin de anlaşılmak istediğinin farkına varması gerekiyor. Bu, uzun ve kişisel bir yolculuk. Analitik Psikolojinin kurucusu İsviçreli psikiyatr Carl Gustav Jung demiyor muydu: "Dışa bakan rüya görür, içe bakan uyanır." İçine bak dostum. Tüm cevaplar sende. İçinde.🎈
Sevgilerimle - Aysel🤞🏻
Yürümek
Yazarlık Yolunda
1. Evdeki ya da işteki yükümlülüklerinizden sıyrılıp yazmaya geçiş yapmak için yürüyüşe çıkın. Eğer ça- lışamayacak kadar bitkin hissediyorsanız, televizyona teslim olmayıp yürümeyi tercih edin. Çevrenizdeki dünyayı gözlemleyin; etrafınızdaki sesleri, renkleri ve kokuları zihninize not edin. Geri dönünce on dakikanızı ayırıp
“Dünyayı gezerek izledi biri; sense evinin penceresinden seyrettin hayatı. Onunkisi dışa yolculuk, seninkisi iç yolculuğu. Yorgunluğunuzsa hep aynı.”
- Çatıdaki Çimenler
2023 okumalarım
1. Zeynep Akıncı Pınar-Türk Psikiyatristin Divanı 295 Sayfa
2.Çiğdem Kağıtçıbaşı-Benlik,Aile ve İnsan Gelişimi 463 Sayfa
3.Sharon M.Draper-İçimdeki Müzik 255 Sayfa
4.Sharon M.Draper-İçimdeki Melodi 316 Sayfa
5.Emre Caner-Kaplumbağa Terbiyecisi 342 sayfa
6.Mark Wolynn-Seninle Başlamadı 279 Sayfa
7.Mark Wolynn-Seninle Başlamadı Günlüğü 192
Devam Yazısı
#173506677
Bu yazdığım şeyin üzerine bir devam yazısı yazmam gerektiğini düşündüm; lakin yine tamamen subjektif bir içerik olma özelliği taşıyacaktır, ona göre…
İcat edilen şeylerden bahsettik, değil mi? Ben bu “şeyleri” seviyorum. Çoğu zaman bir “kendi”ye yolculuk olarak görüyorum çünkü. Bir kitap okuduğumuzda
Gerçek Tarih
1800 lerin son çeyreğinde, tarih sayfasına hazin bir öykünün sözcükleri düşer. Yazılanlar gerçekle örülü, dünü ve yarınıyla iniltilidir. İki imparatorluğun derin bağları bir öyküyle düğümlenir.
1887 yılında Japon imparatoru Meiji dönemin osmanlı padişahı 2. Abdülhamid’e armağanlar gönderir. Bu, tarih de ilk türk ve japon yakınlaşmasıdır. Tabi